Vallahi Adil öksüzü kim sakladı, neden sakladı, bu güç kim biliyor değilim. Hiç bir şey bilmediği halde, Kemal Kılıçdaroğlu’nun bunu neden gündeme taşıdığını, Adil öksüz ile gündemde kalmaya çalıştığını da, biliyor değilim. Bildiğim tek şey "birileri bu ülkeye" yazık ediyor.
Ve canım acıyor, bu ülkede böyle insanların var olmasına. Adil Öksüz gibi bir hainin "bu ülkeden çıkması" ne kadar canımı acıtıyorsa, Kemal Kılıçdaroğlu gibi bir adamın da, bu ülke adına "bir söz ediyor olması, ahaliye akıl veriyor olması da" canımı acıtıyor.
Ve, dönüp Rabbime "bizim hangi günahımızın karşılığı bu adamlar?" diye sorasım geliyor. Bir bu adamlar mı, bu ülkede ne çok hain var, bu ülkenin ekmeğini yiyen. Ne çok siyasetçi var "hiç bir şey bilmedikleri halde, insan adına bir dertleri olmadığı halde" karşımıza geçip bize bilgelik taslayan, bize akıl veren, ben gelirsem bu ülkeyi aydınlığa çıkarırım diyen.
Siyaset çöplüğünde çok fazla bunlardan, şöyle geriye doğru bir düşünün hele. Hepsi yalan, hepsi boş söz edenler, hiç birinin insan sevdası yok, insan sevgisi yok. Yok işte "bu ülkeyi bu hale getirenler kimler, bu siyasetçiler, bu çok söz eden kişiler değil mi? Bu partiler değil mi, bu ülkeyi bu hale getiren.
Yalancılar topluğu her yerde, partilerde, guruplarda, cemaatlerde. Boş verin o partiyi bu partiyi, bunların her biri aynı aslında. Çok az farkla ayrılıyorlar bir birinden. Kimisi mavi, kimisi kızıl, ama hepsi çakma boya. Yalan, ülkemizde insanın kendi kendini idare ettiği, yalan işte.
Mesela laiklik kocaman bir yalan, yüz senedir söylenip duran. Anlasana ey insan! Bu sistemi kuranlar, bunun böyle olduğunu istemişler, böyle olmuş. Yoksulluk günlerinde "Mustafa Kemal’in maaşı kaç paraydı" bilen var mı? Sorun ve öğrenin bakalım kaç paraymış. Bu gün asgari ücret "bir ev kirası bile değilken" vekillerin maaşları, emekli maaşları, ve devletten kullandıkları imkanların ne olduğunu biliyor muyuz? Kandırılıyoruz sadece, kandırıyorlar.
Hepsi kandırıyorlar ahaliyi. Kandırmak ve aldatmak için bir sebep buluyorlar, ve bizim bunları muhakeme etme halimiz kalmıyor nasıl oluyorsa. Söyleyin bunun böyle olduğunu "kaç kişi söylüyor" ahaliye. Her tarafın kendince yalancıları, yalan şahitleri, yalaka adamları var, yazıyorlar çiziyorlar, söylüyorlar, ve bizi yanlarında olmaya çağırıyorlar, bizde gidiyoruz, onlara "doğru sözler ediyorsunuz" diyoruz.
Bizi kandırmalarına, bize yalan söylemelerine müsade ediyoruz, ve bundan mutlu da, oluyoruz, neden oluyorsak. Yaşamak "tehlikeli bir iştir" dedi, bilge sandığım kişi,gerçekten tehlikeli işler yapıyoruz yaşarken. Hem kendimiz yanlışlar yapıyoruz, hem de yanlış yapanların yanında durup, onların alkış tutanları oluyoruz.
Bütün kutsal kitaplar, ve o kitapları bize taşıyan Peygamberler "yaşamanın" sorumluluk istediğini söyler insanlara. Bunu duyalım artık, Parti liderlerine kulak verdiğimiz kadar olsun, Peygamberlere kulak verelim, kutsal kitaplara kulak verelim. Bilelim Peygamberlerin "ne dediklerine kulak vermediğimiz için" geldi insanlığın başına ne geldi ise. Ve kutsal kitapları okumadığı anlamadığı, ve kitapların dediklerine göre uygun yaşamadığı için geldi, başına ne geldi ise.
Unutmayalım, ve yüreğimize not edelim. Yaşamak insan için sorumluluk ister. Her şeye karşı sorumludur yaşayan bir bir insan "eğer ben insanım" diyorsa. Yaşadığı kentlerden sorumludur. Kentlerin yaşadıklarından sorumludur, aç kalan insanlardan, sokaklarda sabahlayan çocuklardan sorumludur. Sorumludur kesilen ağaçlardan, yuvası bozulan kuşlardan. Dağlardan da, denizlerden de sorumludur insan yaşarken.