Öyle şairim demekle şair olunmuyor... Adın anıldı mı, öteki tarafından duyulacak ülkenin... Gerçek şair, "şiiri ile" bütün karanlıklara direnen kişidir...
Kimilerinin çok hoşuna gitmese de, şairlerden söz etmek gerek... Mesela Necip Fazıl’dan, mesela Nazım Hikmet’ten, sonra İsmet Özel’den... 20-30 sene gerilere gitsek, aslında ne güzel "ne adam" şairleri vardı bu ülkenin... Başka değerlerimiz gibi, şairlerde varıp gittiler... Siz dediler, siz ne şiirden anlıyorsunuz, ne sözden anlıyorsunuz, ne insana sahip çıkıyorsunuz diye, üzülüp gittiler işte...
Ne yaparsak yapalım, artık bir Necip Fazıl yok... Yok bir Nazım... İsmet Özel de yok... Küstü ve başını alıp gitti ve bir daha yokum dedi... Bir daha aranızda olmak istemiyorum dedi... Çünkü bilmedik kıymetini... Çünkü kimileri çok edepsizdi, ve kendilerini İsmet Özel sanmaya başladılar.... Çok utanmaz kişilerdi, çok hokkabaz...
Hep öyle olmadı mı zaten?
En cahiller en çok seslerini çıkarmadılar mı, her alanda, hep cahillerin istilası altında kalmadı mı bu ahali? Aziz İslam adına "hiç konuşmaması gerekenler" konuşmadılar mı? Birileri hep onlara destek vermedi mi? En çok onlara alkış tutanlar olmadık mı? Sahi ne anlattılar, bu halka? Gelin bunlar üstüne bir daha düşünelim, kendimizi ve başkalarını incitmeden...
Evet zamanında anlayıp bilmedik mi, Necip Fazıl'ın Sakarya şiirinde ne demek istediğini veya zindandan Mehmet'e mektup şiirinde anlatmak istediğini? Haydi yeniden bir daha, bir kaç kere daha okuyalım... Neler denmemiş, neler anlatılmak istenmemiş? Onlara değil, kendimize yazık ettik...
Allah o yiğit direnişçiye, çok rahmet etsin... Artık yok işte... Bir Necip Fazıl daha yok, sisteme direnen... Gazete köşelerine kurulup "ben yazarım diye böbürlenenlerin" kaçta kaçı İsmet Özel'in, diyeceği tek söze değer? Kaçı bir araya gelse, bir İsmet Özel sözü edebilirler? Edemezler...
Kitap okumaları unuttuk... Şimdi efendilerimiz bizi ve ülke ahalisini evlilik programları ile, kısmetse olur saçmalıklarıyla oyalıyorlar, sonra ahaliye dönüp ahlaktan filan söz ediyorlar... Ne ahlakı, hangi ahlak? Kendimizi kandırmayalım...
Aşk istiyorsan "aklında tut" limanı olanın aşkı olmaz... Limana yanaşma umudu taşıyanlar aşktan söz edemezler, kendileri için cenneti garanti sayanlarda dinden... Aşk hep gitmektir, hep yolda olmaktır, hep katlanmaktır toza dumana fırtınaya... Din de öyle, hep Allah’a doğru yolculuk yapmaktır, aklında cennet ve cehennem olmadan... Yalnız Ona doğru yürümektir, hep yürümektir...
Adem olmaktır diye not düşülür... Ve asla yenik düşmemektir şeytana ve dünyaya, hep temiz kalmanın çaresini aramaktır... Bilmektir öyle boş sözler ile olmayacağını bu işlerin, her şeyin Allah'ın elinde olduğunu bilmektir...
Aşk istiyorsan limanı unut... Limanı olanın aşkı olmaz... Dinden imandan söz ediyorsan, ahlaktan kardeşlikten özgürlükten, paylaşmaktan söz ediyorsan "dünya limanına" çok yanaşma... Yoksa dalgalar seni yutar ve yenilirsin ihtişama…
Şimdi yenildiğimiz gibi...
Benim de yazılarım böyle işte... Biraz toprak kokan, biraz insan ve biraz aşk...