Dağlara buğday serpin, Müslüman bir ülkede kuşlar aç kaldı denmesin... Evet ahalisi Müslüman bir ülkede kuşlar aç kalmamalı... Çocuklar sokakta kalmamalı, ve anneler vurulmamalı sokaklarda... Herkesin bir birine ayıracak vakti olmalı, paylaşacak ekmeği ve düşleri olmalı bir biri üstüne adına insan deniyorsa...
Varsın kimileri devam etsinler kavga etmeye, senin partin benim partim demeye, siz kaybettiniz biz kazandık demeye... Sen kim, o kim, öteki nereli, hani aynı ülkenin çocuklarıydık, ne oldu, neden yalan sözler ettik kendimize bile? Neden kandırmayı seçtik, neden Amerika'ya benzer oldu hallerimiz?
Her akşam haberlerde görür ve dinler olduk "artık" çetelerin baskın yeri şehirler... Kurşun sesleri, küfür sözler her sokakta işte, inkar etmenin hayır demenin bir faydası yok...Böyle bir ortam da "kim diyebilir" ben kirlenmeden, ben eksilmeden, ben merhametimi kaybetmeden yaşayabilirim diye...
Bize düşen birbirimize ışık tutmak değil mi, bize düşen birbirimizin elinden tutmak kalbinden tutmak değil mi? Gerekirse soframızı paylaşmak değil mi bize düşen? Neden hala kavga eder insan, neden vurmak ister başkasının atını?
Her yerde, her alanda ruhları ve elleri kirlenmiş kişilerin yaptığı pis işler, karşılıklı ölümler, kitaba sığmayan küfürleşmeler, adı Ahmet Mehmet olan kişilerin yaptığı...
Medeniyet çağı, üniversite gençliği, modern insan filan "yalan hepsi" hepsi kendini avutma hali insanın... Yeni bir şey yok, gençlik dökülüyor yine... Fiyaka yapma peşinde çoğu, farkında değil kalbinin çok kirlendiğinin...
Bir kendine yazık etmedi insan, çocuklarına da, yazık etti...Daha nasıl hangi dille söyleyelim bunun böyle olduğunu? Etmedik mi, gençlerimizi karanlığa bırakmadık mı?
Bazılarının şiddetle savunduğu, "çağdaş sistem denilen" sistem insana yaramadı, babalara yaramadı, annelere yaramadı...Oğullarımıza kızlarımıza yaramadı, kanatsız kaldılar, ruh dünyası yok oldu, ahlak anlayışının kendileri düzenlediler...Ve yeni dünyanın modern putları "hayat budur, yaşamak budur" dedi günümüzün insanına, genç dediklerimize...
Modern dünya denilen dünya "önce" gençleri kul eyledi kendine... Böyle bir toplum mu olur, böyle insan mı olur, böyle medeniyet mi olur, ne iştir bunlar? Böyle adamlık böyle kadınlık, böyle kulluk mu olur? Ama alıştık, ama alıştırdılar bizi, böyle olunması gerektiğini söyledi ötelerden bir ses, batıdan bir yerlerden...
İnsanın elinden tutmayı tercih etmediler, kalbinden tutmayı akıl etmediler, sadece konuştular yazdılar söylediler, seslerini yükselttiler sadece... Yanlış anlaşılmasın, doğrudan kimseyi suçlayan değiliz...Ama çok korkunç işler bunlar, ve korkunç bir manzara bu çeteler ile aynı şehirde, aynı mahallede, aynı sokakta yaşamak...
Başa dönersek, ne Demişti Halife Ömer "dağlara buğday serpin, Müslüman bir ülke de kuşlar aç demesinler" ne yapalım şimdi, nasıl bir izah bulalım bu anlayışa? Her insanın, her Müslümanın böyle bir anlayışı olması gerekmiyor mu? İç dünyamızda bu "aydınlık, bu ışık yoksa" hayırcı olsak ne olur, evetçi olsak ne olur?
Ne olur, elimize ne geçer durmadan yazsak, ses çıkarsak? İnsan kendine ses çıkarmalı önce, insan ilk sözü kendine söylemeli...Kendine demeli dağlara buğday serp kuşlar aç kalmasın diye...
Kendine sözü olmalı "yaşadığın şehirde bir çocuk aç yatmışsa" sen eksilmişsin, sen merhametsiz kalmışsın, sen ışıksız kalmışsın diye... Bu kavgaların sonu yok, sonu yok eşya toplamanın evlere...
Kendine ve yüreğine vakit ayırmalı insan... Işık toplamalı, aydınlık sözleri olmalı başka insanlara... Dağıtacak buğdaydan, paylaşacak ekmekten söz etmeli...
Ben bu kadar anlatabildim kardeşim, daha ötesine sen devam et...Sen söyle daha ötesini....
Çok selam olsun, kalbinde iyilik gözlerinde ışık ellerinde bereket taşıyanlara...