Gelin, gelin kardeşler bugün Onun evine gidelim... Onun yani aziz Peygamber Muhammed Mustafa'nın (sav) evine...Birbirimizin evine gidip, bir birimize misafir olmuyor muyuz? Gelin bir olup, birlik olup, yollara koyulup Onun evine gidelim... Ancak bu kadar bir dil kullanabildim, ancak bu kadar söz edebildim sizlere, gelin işte...
Bu soylu bir çağrıdır "ben Müslümanlardanım" diyen her insana... Ben Muhammed Mustafa’yı (sav) tasdik edenim diyen her bireye, her adama her kadına, bir çağrı... Sonra dinden söz edenlere, önder dediklerimize efendilerimize bir çağrıdır bu... Kentin idarecilerine, kentin makam ve mevki sahiplerine, güç sahiplerine, söz sahiplerine bir çağrı işte...
İnsanlara yön vermeye çalışanlara, konuşurken İslam’dan, ve Onun Peygamberi Hazreti Muhammed'ten (sav) söz eden siyasetçilere, gazeteciler, yazar arkadaşlara, şairlere bir çağrıdır... Hem çok duadan söz edip, çok merhametten söz edip, hem çok eşya biriktiren kadınlara bir çağrı işte... Sizde gelin, sizde yola çıkın o eve doğru... Görün bakalım nasıl bir evde otururdu... Görün bakalım kâinatın efendisi dediğiniz Peygamber nasıl yaşardı ne yerdi ne içerdi...
Sorun yeryüzü kadınlarının bilgesi olan Ayşe'ye, nasıl yaşardı Muhammed, nasıl konuşurdu, çevresiyle ve eşleriyle... Yazık ettik kendimize, çok sevdiğimizi söylediğimiz O aziz Peygambere benzer bir yanımız kalmadı, bir düşüncemiz de... Ama diyecek başka bir şeyimiz olmadığı için Onun çevresinde dolaşıp duruyoruz, belki cehennem korkusu...
Ama biz, ama kalbimiz, ama yüreğimiz imanımız, ama kitabın bize söyledikleri... Neden dinlemez olduk Muhammed Mustafa'nın bize anlattıklarını? Kalbimiz yeniden yumuşasın diye, yüreğimizde aydınlık sözler biriksin diye, iyi yanlarımız çoğalsın diye, merhametimiz geri gelsin diye işte...
Ne olacak gidelim, gitmiş gibi yapalım haydi... Seyredin evin içinde odaların içinde neler olduğu, kaç kaşık kaç tabak kaç tencere olduğunu... Söyleyin hangi sayı düştü aklınıza? Kaç yastık kaç yorgan gördünüz? Gördünüz mü yere seri şilteden başka bir şey?
Günde kaç öğün yerdi mesela, sordunuz mu Hazreti Ayşe'ye? Ne demişti kızı Fatıma'ya "üç gündür babanın boğazından" sıcak bir lokma yemek geçmedi... Hani bazı günlerde, mesela kutlu doğum haftalarında "anlı şanlı törenler ile" Onu anıyoruz ya, seni çok seviyoruz ya Muhammed, diyoruz ya... Neden o benzer bir yanımız yok sahi?
Söz çok uzun...
Kimse yanlış anlamasın, sadece bir hatırlatmaya çağrı bizimkisi... Sadece kardeşlerin yoksulluk çekerken, dünyanın birçok yerinde ümmetin çocukları sefalet içindeyken, insan kardeşlerimizin yarısı "çok muhtaç yaşarken" fena israf içindeyiz demek bizimkisi...
Merhametli yanlarımızın, insan yanlarımızın azaldığını söylemek.... Ve Müslüman yanlarımızın...
Ne çok söz var edeceğimiz bir birimize... Ama ne edelim ki, edemiyoruz "edemiyoruz" çünkü bir birimize değer vermez olduk... Çünkü gemisini kurtaran kaptan diyenlerden olduk...
Allah kalbimizden tutsun... Yoksa bu düşüş çok fena...
Hoşça kal kardeşim... Unutma dünya Amerika kadar düşman bize... Yani insana, yani Müslümana...