Cellatlar çağında kardeşim, cellatlar çağında öylesine sözler bunlar. Yani iki yüzlü, yani münafık, yani merhamet yoksunu bir çağ demek istiyorum. Her gün "dünyanın bir yerlerinde" savaşlarda binlerce çocuğun öldüğü, öldürüldüğü bir çağ. Aç insanların tok insanlardan daha fazla olduğu bir çağ.
Evet bu çağ, ve bu çağın insanı çok iki yüzlü, çok münafık, ve çok isyankar. Sonra merhametsizlerin, vicdanı azalmış kişilerin en çok konuştukları, en çok yazıp çizdikleri, en çok laf çoğalttıkları, kendilerini bize pazarladıkları bir çağ bu çağ.
Tarihi kirletmişler şehirleri kirletmişler, dini kirletmişler yazıyı ve sözü kirletmişler, ama yine onlar. Her yerde onlar yine. Siyaset sahnesinde, din sahnesinde, gazetelerin köşelerinde, televizyonlarda "hep yine" o hokkabaz kişiler işte.
En sefil merakları en önde görünmek. Kimisi ayyaş, kimisi ahlak yoksunu, kimisi düşman her değere, ama utanmaları yok işte. Beni anladın mı, kardeşim, demek istediklerimi diyebildim mi, sence sana. İşte böyle bir vakitte sana yakın olmak muradım, sana yeni sözler etmek, ve sonra "ne olacak bizim halimiz, bu şehrin hali ne olacak böyle giderse" diye, soru sormak gerçek muradım.
Sormayalım mı, bu gidişatın sonu ne olacak, demeyelim mi bir birimize? Bu savaşların sonu gelmeli demeyelim mi? Demeyelim mi "herkesin" barınacak bir evi olmalı bu ülkede diye? Herkesin yiyecek ekmeği olmalı, herkesin işi aşı olmalı demeyelim mi, insansak? Sahi insanımızın yarısı neden aç, bir yarısı bu kadar çok tok?
Bu işte bir adaletsizlik yok mu? Yoksa neden yok, varsa neden var? Bu ülke hepimizin ülkesi değil mi? Her sabah güneş üstümüze eşit doğmuyor mu? Böyle sorularımız oldu diye, neden dinden çıkmış oluyoruz bazılarına göre?
Bu işlerin böyle olmasında bizim sorumluluğumuz günahımız yok mu? Bütün bunlardan "bana ne demek" bir kurtuluş mu? Bize demiyor mu, bütün kutsal metinler "ey insan!" sen yaşadığın çağın şahidisin, ve gördüklerinden de, yaptıklarından da sorumlusun, diye. Vicdanlarımızı rahatlamak için "bazı nedenler bulsak da" üstümüze düşeni yapmadığımız müddetçe, sorumluluğumuz devam edecek hayata ve ve başka insanlara karşı. Öncelikle bunu unutmayalım.
Doğru, biz gerçekten hain bir çağın kişileriyiz işimiz pek zor, ek zor imtihanımız.
İmtihan günü.
Biliyor musun, o gün var, yani imtihan günü. Bütün kutsal metinler bu günün varlığını söylüyorlar bize. Ve bütün Peygamberler de, haber verdiler böyle bir günün varlığından. Ey insan "o güne hazırlıklı olun" dediler bıkmadan usanmadan yorulmadan. Hazreti Musa da söyledi bunu, Hazreti İsa da söyledi, İbrahim Peygamber de, söyledi.
Ve Muhammed Mustafa (sav) "tam yirmi üç sene" o günden söz etti bize. O günün nasıl dehşetli bir gün olacağını " o gün" insanın en yakınlarını bile göremez olacağını, karısının kocasına, kocasının karısına, evladın babasına, babanın evladına faydası olamayacağını hep söyledi.
Ama biz Onu çok dinleyenlerden olmadık be kardeşim. Onun tavsiyelerini çok göz önüne tutmadık, hayatımıza almadık Onun sözlerini, alır gibi yaptık sadece. O "komşusu açken sabahlayan Allah'a iman etmiş olmaz" dedi, ama şimdi insan sadece kendini kutsamakta.
Çok kırıldık, çok kırdılar bizi, çok aldattılar, çok yalan ettiler. Ama biz de razı olduk bunlara.
Çok yazık ettik kendimize. Ötesini başka zaman konuşuruz. Seni seviyorum aziz insan.