Burada yazarken, sizler ile halleşirken “diyebildiğimiz kadar diyoruz, söyleyebildiğimiz kadar söylüyoruz, ve doğru şeyler ulaştırmaya çalışıyoruz “sizlere” gücümüzü yettiğince. Yazmadan “bir söz etmeden” onun doğruluğu konusunda kendimizi sığaya çekiyoruz, ve sonra söylüyoruz, söyleyeceklerimizi.
Hani hep denir ya “kendi yaşadığı çağın” şahididir insan. Yani yaşadığı çağda olup bitenlerden, yaşadığı şehirlerde olup bitenlerden, ve yaşadığı mahallede olup bitenlerden sorumludur insan “ama” gücü neye yeterse. Ne kadar “sözü geçerse” ya da başka insanlara.
Söylemeye çalıştıklarımız yanlış anlaşılmasın, kimse de başka yerlere çekmesin murat edilenleri, anlatılmaya çalışılanları “gücü ne kadar yeterse” o kadar sorumludur insan şahit olduğu “olumlu olumsuz” işlerden yani.
Bir aç doyuracak parası varsa “yüz açı” doyurması istenmez o kişiden. Onun için bir birimize söylemek istediklerimizi, söylenmek istenenleri doğru anlamaya çalışmalıyız ki “bir birimizin” günahını alıp bühtan etmeyelim. Unutmayalım “kardeşliği tesis edemeyenlerin” daha fazla yapacakları bir şey yoktur bu sistemde. Bir birine söyleyecek sözleri kalmamıştır o tür insanların. Sözü olmayan her insanda kendini yok eden insandır toplum içinde. Her daim “söylenecek” bir sözü olmalı insanın başkalarına. Zira biz sözlerimizin değeri kadar değer taşırız kendi aramızda.
Unun için bir Müslüman olarak bilmemiz gerekir ki “yaşadığımız zaman diliminde, yani kendi zamanımızda” olup bitenlerden sorumluyuz. Yoksulların çektiği sıkıntılardan, sokakta yatanların insanların çaresizliğinden, evsizlerin evsizliğinden, sofrasında bir şey olmayanın boş sofrasından sorumluyuz, ayetlerin bize söylediğine göre, ve aziz elçi Muhammed Mustafa’dan (SAV) öğrendiğimize göre.
Ve bizler “asla” bunlardan bize ne diyenlerden olamayız. Bu vicdani sorumluluğu hissetmeyenlerden/sek “bilelim” imanımızda bir sorun vardır demektir. İmanımızı onarmanın bir çaresini bulmamız gerektir.
İsmet Özel benim çok sevdiğim “ve çok takdir ettiğim” bir insan: Hatta bana göre bir düşünür, bir bilge adam İsmet Özel, çağımızda tek başına direnmeye çalışan, ve gerçekleri “en yalın şekilde” söylemeye çalışan. Başkalarının benimle aynı düşünüp düşünmemesi çokta önemli değil. İsmet Özel “doğru ve gerçek sözler eden adamdır” benim yanımda. Ve her sözü anlaşılmaya ve üstünde düşünülmeye değer.
Der ki İsmet Özel “Susmanın suça iştirak olduğunu bilecek kadar aklım başımdadır”. Aklı başında olan insanlar, ve ayetlere kulak verenler “hep bilirler ki” yaşadığı çağın olan biteninden sorumludur. Allah’ın ayetlerinden bir ayet olan şehirlerin, dağların taşların, denizlerin “tarumar” edilmesinden sorumludur. Tekrar edelim “ama” gücü yettiğince.
Zalime zalimsin, haksıza haksızsın demekten kaçınıp susar sa, ve söylemesi gerekenleri söylemezse, sorumludur bu kaçmalarından, sorumludur bu susmalarından.Ama velakin “kişi sorumluluktan kurtulmak adına” veya bir şeyler yapmak adına, kimseye bağırıp çağıramaz, kimseye hükmedici sözler edemez, kimsenin kalbini kıracak kadar üstüne gidemez, incitemez kimseyi.
Zira bütün bunlar yapılırken “dinin dili kullanılmalı, Muhammed Mustafa’nın (SAV) kullandığı dil kullanılmalı insanlara. Onun insan ilişkilerini iyi bilmeli insan. Ve asla yorulmamalı insan, yorulmak bilmemeli, güzel işler yaparken, güzel sözler ederken başka insanlara.
Bu işin önemini anlatmak adına “Haksızlık karşısında susan dilsiz şeytandır” der, İslam. Ve daha onlarca emir verilir bu konuda. Mesela “insanlık adına hiçbir şey yapamıyorsan” yoldaki bir taşı kaldır kenara koy denir. Denir de denir işte.
Kim nasıl anlar sözlerimizi bilemem. Kardeşçe bilinsin isterim “çırpınıp durmamız” bu sorumluluk duygusundandır. Omuzlarımızda hissettiğimiz yükün ağırlığındandır “azıcık” sesimizi yüksek tutmamız. Umarım anlatabildim? Umarım başka yerlere çekilmez sözümüz. Hepinize binler selam.