Gece, ve Şehir çok karanlık.
Ben sana yazıyorum, bir kavganın tam ortasındayım ölümüne. Herkes kendi gölgesi ile yürüyor sokaklarda, ben seninle yürüyorum. Sessiz sönüyor sokak lambaları, ve insanlardan habersiz ölüyor kuşlar, kimsenin dayanacak hali kalmamış baharın gelmesine, bir çöl yığını şimdi dünya.
Sağanak, sağanak, günah her yanımız. Ayetlerin sesi silinmiş gönüllerden, her yanımız gözyaşı, her yanımız kan. Aç gözünü bir bak, zulüm fırtınasıdır büyür, sağımızda solumuzda ve vakitsiz ölüyor çocuklar kimsenin umurunda değil. Merhameti yok olmuş insanlığın, merhameti yok olmuş söz sahiplerinin, ve çıplak ayakla ağlar anneler. Dalgaların sesi çok acı, gözyaşı dolu denizler, gözyaşı dünyanın her yanı, gözyaşı gecelerin gözleri, ve gözyaşı bebeklerin yanakları. Bu ne kötü bir gece, bu ne kötü bir karanlık, ve ne çok kötü zalimler, ve ne kötü bir ülke şu Amerika.
Gece, yine sana yazıyorum: Ellerin üstüne yazılmış şiiler ile dolu masamın üstü, yarım yamalak ağlamalarımla dolu odamın içi, baharat kokuyor gece, gece sen kokuyor, gece Medine kokuyor, kızgın çöllerde kavrulmuş gibi kalbim, kalbim Mekke kokuyor.
Odamın içi terlemeden hayal kurduğum bir sığınak, kaç metredir diye sorma. Sorma yanında kim var diye? Bir sen varsın, yatağımın başucunda, bir ben varım, Medine de yatan en sevgilinin ayak ucunda, senin ellerine, onun ayaklarına değer dudaklarım, dudaklarım kan kırmızı kanamaktan. Anladın mı neden ağladığımı, her gece neden ısırdığımı hırsala karanlığın kanatlarını, ve neden şahadet parmağımı sakladığımı zalimlerden?
Sana yazıyorum: Bir tespih tanesi gibi dökülür dudağımdan sözler, kötü alışkanlıklara özentili adamlar bağırır durur gecenin ortasında, en sefil ideoloji “kapitalizm” diye bağırır şehrin sarhoşu, kimse görmez, kimse duymaz, ve bir ben onaylarım “doğru söylüyorsun” diye, kendi emdiği haram sütü kusar kale duvarları, gözlerime sabah fakirliği düşer, ve ben sana yazarım durmadan, seni çağırırım, kana batmış gözlerimle.
Kınayıcıların kınamasından korkmam bir daha koşarım peşinden, Bir daha “gitme” diye yalvarırım gece yarıları, bir daha koşarım kentin sokaklarını. Sabah yıldızı gibi gözlerin düşer aklıma, kurşunla yaralanmış bir kuş gibi ayaklarına düşmek isterim, ve bakmak isterim gözlerine.
Ama yoksun, ve gelmiyorsun, bırakıp gelmiyorsun haşmetini şehrin, ve ben Van gölüne düşmüş bir kuş çırpınır büyük, ve sensiz üşürüm geceleri. (Devam edecek...)