Boşluğa söylüyorum sözlerimi… Avuçlarımda Medine kokusu. Düşlerinde kulluğumu mayaladığım Ayetler yok olur sokaklarında kentlerin. Tarihe gömülen acılarımız çıkar bir bir yeryüzüne, kuşlar konar kalbimin minarelerine. Zamansız yazıp söylediğim söylenir toplantı evlerinde benim için daha bir virane olur kalbim.
Kötü haberler gelir Müslümanlar adına dünyanın dört bir yanından deniz olur gözyaşlarım. Kendine hayrı olmayan siyasetçiler konuşur inançlarım üstüne ırmağı kurur ruhumun. “ Şam yanıyor” diye ağlar annem, teselli edemem içim parçalanır. Eskiyen bir tezgâh gibi küflü şimdi insanlık, Yusuf’u kuyuya atılmış kardeşliğin, eyvahlar halimize. Bilginler ve bilgiçler ülkesidir ülkem, sahilini kaybetmiş denizler gibi camiler anlayana. Çölleşen bir alan şimdi yeryüzü içinde istila senaryoları yazılan, Müslümanları vurmak için.
“Kullarım içerisinde, hakkıyla ancak âlimler benden korkarlar” buyurur Rabbimiz yüce kitabında. Şimdi âlim olarak ortaya çıkanlar vuruyor dine en can alıcı noktadan, bir daha kirleniyor ilmin izzeti.
Köşesiz zar taşı gibi şimdi Müslümanlar ne yana döneceği belli değil. Kur’anın gölgesinin dışında gölge arayanlar yanıldılar hep, anlayana aşk olsun. Beyaz maskeli adamlar dolaşıyor din adına ıssızlığı çoğalır insanlığın. Gözlerine gül suyu damlatan kadınlar dua eder çocuklarına banka kapılarına düşmesin diye. Bir mumun hayatına son verilir gibi verilir çocukların hayatına kırmızı kaplı dosya içlerinde. Evinin kuytularında ağlayan kadınların yüzüne bakarak gider bir hacı amca camiye. Karanlık bir yol açılır cehenneme faiz yüklü hesap cüzdanlarından. O gittiği beşinci Umrenin macerasını anlatır bankta oturan gence.
Yazdığım şiirler hep yarım kaldı bahar sabahı beklemekten Allah’ım! Gönder baharını. Kulluk saatlerimizi sen ayarla biz çok yanlış yaptık. Gözyaşlarımız bile duru değil çok kirlendik kentlerin ortasında. Utançlarımızı koyacak raf kalmadı tezgâhlarda, bir bahçıvan çığlığı sesimiz dualarda. Kendi bencilliğimiz yaktı bizi şimdi zalimler oturuyor kullarının başında. Kırık panjurlar gibi kıldığımız namazlar kısa vakitlerde. Her şeye ayırdığımız vakti sana kulluk yapmaya ayırmadık, bizi bağışla Allah’ım.
Eylül’de susan şarkılar gibiyim, bir Yakup hasreti büyür içimde. Çağın sürüngenleri emiyor insanlığımızı, ölümler girer tenimize Şam’da, Bağdat’ta. Değişmez kitaplar yazar batılılar biz okuruz akıllanmadan. İnançlarımızı kuşatan adamlar itibar görür yaptığımız ev toplantılarda. Yüreğimize konacak melekler bekleriz kentlerin en pis yerlerinde. Yalnız çocukların yüzü güzel okunmamış ezanlar gibi göklerde.
Aç kalan kelimeler gibi hasretim melek yüzlü insanlara, ipek gülüşlü Allah dostları arar gözlerim şehrin sokaklarında. “Biraz daha sabır yüreğim” diyorum kendime, sürgünleri çoğalır yalnızlığımın. Bulutlar daha bir dalgın bakar kentin üstüne, kafesinde ölümü bekleyen bir aslana benzer insanlık.
“Her insan bir dünyadır” aslında. Elifbayı ezberler gibi ezberlemeli insan önce kendini. İstiklal Marşını ezberler gibi, Sakarya Türküsünü ezberler gibi ezberlemeli ve bir aşkı ezberler gibi ezberlemeli insan kendini. İnsan ez azından Kurandan bir sureyi ezberinde tutmalı. Boynuna muska asar gibi asmalı Ve’l-Asr Suresinin anlamını.
Güzellik hayalleri kurmalı kendi adına, marifet basamakları nasıl çıkılır öğrenmeli. Ve Maun Suresini kaç kez okumalı günde, Allah’ın orada söyledikleri dikkate alınmalı. “Yazıklar olsun O namaz kılanlara” diye kime diyor Mevla’mız derin düşünmeli. Önce kendi âlemimizde “nasıl iyi bir kul oluruz” onun hesapları yapılmalı ve bu hesaplar Rabbin yoluna uygun olmalı.
Mevlana gibi haykırmalı “Şu dünyada nehirleri içsem geçmez susuzluğum” diye bilmeli insan kendi sevdası için. Her gül koklayışında En Sevgilimiz Hazreti Muhammet gelmeli aklımıza. Yolu yolumuz, sözü sözümüz olmalı. Ve iyi bilmeliyiz ki, Onun gül sözü dışında bütün sözler yalan.
Kardeşlerimizin derdini dert edinmeden inanmış adam olamayacağımızı bilmeliyiz önce ve kulak vermeliyiz O en Sevgiliye “Müslüman kardeşinin derdiyle dertlenmeyen bizden değildir” derken neyi kast ettiğini iyi anlamayız. İşte o zaman hep aydınlık olacak karanlıklar, köylü bir anne eli gibi temiz olacak ellerimiz. İşte o zaman yeniden giymiş olacağız İslam’ın kutsal elbisesini ve ay ışığı düşecek gönüllerimize.
—–HER KAHIR BİR SEVDA UĞRUNA ÇEKİLİR. SEVDAN HEP İSLAM OLSUN KARDEŞİM—–