Nasıl söylesem kardeşim, nasıl desem, ve sana “nasıl sorsam” neredesin diye. Şimdi seni yeryüzünde ne kadar güzel isim varsa onlar ile çağırıyorum. En güzel dostlukları yanına koyuyorum sözlerimin seni çağırırken. Ve sen insansın “sana çok fazla ihtiyacı var” başka insanların. İnsanın insana “en çok” ihtiyaç duyulduğu bir çağın çocuklarıyız. Bir kısmımız tok, başka bir kısmımız aç, ve sürgünde bir kısmımız. Ama sözde insanız hepimiz, hepimiz Allah’ın kullarıyız Peygamberlerin ifadesiyle.
Ve bütün kutsal kitaplar “bir birimizin elinden tutmayı, yanında olmayı öğütler” bize, ama ne duyan var, ne uyan. Bakma herkesin “ben Tanrıya inanıyorum” dediğine. Ne tanrıya uyan var, ne de dinleyen. Ve insanın ilk şartıdır Tanrıya “sen benim bazı işlerime” asla karışamazsın demesi. Yani Tanrının bile korktuğu kullardan biri şimdi her insan, bazıları hayır dese de bu böyle çağımızda.
Evet, sen şimdi yeryüzünde bütün güzel isimler ile seni çağırdığımı san. Öyle sanki, aklım başıma gelsin, selam verebileceğim bir adamın varlığı düşsün aklıma,veya bir eyleme çıkarsam kötülerin karşısına “bir yol arkadaşım” olacak biri var sanayım. Sevineyim yani mutlu olayım, umudum çoğalsın yarınlar için, ve aşkın ölmeyeceğine kanaatim oluşsun senin varlığınla.
Biliyor musun? “Fena işler oluyor yine ülkede, ve dünyada” şimdilerde, fena sözler ediyor kimileri insanın aleyhine. Evet, bunların kimileri “ülkenin, ve insanın” fena halde canını acıtıyorlar. Kadınların ve çocukların canını acıtıyorlar fena halde. Sonra şehirlerin canını acıtıyorlar “biz görmeyi beceremesek de” kan renginde şehirlerin gözleri.
Sen ne dersin “ama ben” böyle düşünür oldum, böyle görür oldum, böyle okur oldum. Kimse kitapların ne dediğini anlamak bilmek istemiyor. Ve şehirlerin “yüz akı olması gereken kişiler bile” yeni bir dünya peşinde, servet ve para peşinde. Bankalardan çıkmamayı bir asalet sanıyorlar.
Çok azaldık be kardeşim. Çok fena yığıldık zalimlerin kucağına, ve onlar ile olma hoşumuza gider oldu. En azından onlardan rahatsızlık duymaz olduk. Bu çok kötü bir şey değil mi sence? Bu duruş insani bir duruştur yine sence. Ne olur bana bir şey söyle. Yeni yazılan bir şiirden söz et, içinde insan olsun, içinde umut olsun, içinde gök yüzü olsun mesela.
Biz insanın en çok vurgun yediği bir çağın çocuklarıyız. İnsanın çok azaldığı, merhametin çok azaldığı, çok azaldı kuşlara yem atan adamların sayısı. Çok azaldı “aşk asla kirlenmemeli” diyen kadınların sayısı da. Olmaz böyle şeyler deme, beni bu içi boş sözler ile teselli etmeye kalkma “yaralarım acılarım” çok büyük benim. Bir yanım Suriye gibi öteki yanım Irak. Ve sağım solum karanlık, sağım solum Amerika. Amerika yani katili yeryüzünün, daha nasıl diyeyim daha ötesini.
Bende çok olmaz “böyle şeyler” dedim bir zamanlar, oldu işte. Ama oldu, ama yenildik, ama yıkıldık, ama bıçak yarası sırtımızın her yeri, daha ne olsun. Daha ne olsun “kardeş kardeşi öldürüyor” yaşadığımız topraklarda, daha ne olsun kan kokusu topraklarımız, ve buğday başakları.
Saklayacak halimiz kalmadı “en çok en yakınlarımız yalan söylediler” bize,en çok onların hainliğini gördü gözlerimiz,en çok onların tekme izleri sırtımızda şimdi. Bilmem anladık mı, yoksa çok geç mi anladık, hayatımızın yalanlar ile oluştuğunu? Farkında bile değil insan kendinin ne çok kirlendiğinin, oysa ne çok kirlendi çağımızda insan. Söyle, katillerin yanı başında kalmak kolay mı? Kolay mı Amerika’nın var olduğu bir dünya da yaşamak?
Hala içimizden kimileri ahlak filan diyorlar, neden diyorlarsa. bu sefil anlayışlar, bu kirli bilgi, bu tanrıdan uzak kişiler insana ahlak mı taşır? Ne çok kandırmaya çalışıyoruz bir birimizi, ve de kendimizi.
Artık, kimsenin umurunda değil kutsal kitapların ne dediği, ve tanrının ne buyurduğu. Herkes kendine yeni Tanrılar edinme derdinde. Yeni Tanrılar, yeni putlar, yeni Firavunlar dünyanın her yerinde.
Düşünmeli ve bir yerde durmalı insan. İnsan yeniden inşa etmenin yollarını aramalı kendini. Ve sonra yeni sözler etmeli insanlık adına barış adına. Önce kendi ekmeğini paylaşan olmalı, ve sonra öyle demeli başkasına “ekmeğini paylaş” diye.