Arkadaşların çok fazla kısmı “bunları yazdık diye” bize çok kızacaklar “ama biz yine de” içimizden geçen kimi soruları soralım ki “haklarında” kötü zan beslemiş olmadığımızı bilsinler? Bilsinler “biz yeryüzünde” kardeşler topluluğu olduğumuzu bilenlerdeniz. Ve asla ayrılıkçı düşüncelerin yanın da olmayız, sonuç ne olursa olsun. Kim ne der bilmem ama “başımız ağrır” bir Müslüman’ın başı ağrıdığı zaman yaşadığımız şehirlerde.
Bilsinler “bizim bütün gayretimiz, ve çabamız” kafirlerin, zalimlerin, vatan hainlerinin emperyalist güçlerin, birlik olduğu bu son zamanlarda “hiç olmazsa kimi konularda” Müslüman denilen ahali de “birlik olabilsinler diye” söylediklerimiz yazdıklarımız.
Başımıza geleceklere aldırmadan “çığlık atışımız, yangın var bir bardak su” deyişimiz bundandır. En azından kafirlere karşı, zalimlere karşı, ve emperyalizme karşı birlik olabilsinler diye. Daha nasıl söylenir söylenmek istenen? Ve bu konuda Saadet partisine, onların yöneticilerine, sözcülerine “çok şey” düştüğü kanısındayız. Böyle bir fikrimizin olması Saadet partili arkadaşlar tarafından “neden hoş karşılanmaz” anlamış değiliz. Anlamış değiliz, her sözümüzü “başka bir yerlere çekmelerini” de.
Çıkıp söylesin kim söyleyecekse. Sahi Saadet partisi ne söylemek istiyor ülke ahalisine? Anlatmak, ve demek istediği ne “mesela” bu karanlık günlerde? Söylenmemiş neyi söylemek ister ülke halkına? Kadınlara neyi söylemek ister, kızlara neyi demek ister? Ve babalara neyi vadetmek ister gelecek adına, çocukları adına, işi aşı adına, ya da eşi adına.
Yoksa onlar “çok şey söylüyor da” ülke insanı mı anlamıyor? Veya onlar mı “bir şeyler” söylemesini beceremiyorlar? Veya söyledikleri sözlerin “içi boş olduğu için mi” bunca kopukluk var ahali ile aralarında?
Bunları düşünmeleri gerekmez mi? Yoksa hala bildiklerinin “kutsallığına” inanarak inat etmeye, ve aynı şeyleri tekrar etmeye devam mı edecekler? Ederlerse bu işin sonu hüsran olmanın dışında ne olur?
Varsın onlar nasıl anlarsa anlasınlar söylediklerimizi “biz yine deriz ki” bu parti “geçmişinde” bir yola çıkıştır ümmet için.
Eğer bu gün “böylesine büyük bir belirsizlik yaşıyorsa, nerede duracağını bilmiyorsa, söyledikleri “ahali tarafından” dikkate alınmıyorsa “bu partide söz sahibi olduklarını sanan insanların” kendilerini bir daha tahlil etmeleri gerekiyor. Kendilerini bir daha hesaba çekmeleri gerekiyor. Ve insanları “eğitilmiş bir köle gibi” görmekten vazgeçmeleri gerekiyor. İnsanları dinlemeleri fikirlerine önem vermeleri gerekiyor. Kendilerinin ahali tarafından “neden dikkate alınmadığı konusunda” düşünmeleri gerekiyor. Bilmeleri gerekiyor “başkalarını suçlamakla, başkalarının günahlarıyla uğraşmakla” hiçbir yere varılmaz. Hem bu davranış Müminin davranışı değildir.
Keşke böyle düşünmeseydim. Ama yenilenmeye, yeni sözler etmeye, ve birlik olmaya “hiçbir zaman” yanaşacaklarını sanmıyorum. Zira bu arkadaşlar “sözlerinin ve tavırlarının” mutlak doğru olduğu konusunda ısrarcılar. Zira bu arkadaşlar “parti yöneticileri, parti sözcüleri” kendilerini hep yanılmaz sanıyorlar.
Artık birilerinin bu adamlara söylemesi gerekir “Rahmetli Erbakan Hocanın omuzlarına basarak” bir yere varılmayacağını. Birilerinin söylemesi gerekir Erbakan Hocanın artık olmadığını ve öldüğünü. Ve Erbakan Hocanın sözlerinin vahiy olmadığını da söylemeli birileri. Yine söylenmeli bunlara “bu ayrılıklar, bu çok bilmiş tavırlar, bu kendilerini en doğru sanmalar” hiçbir işe yaramıyor artık. Sadece ülkenin ve ümmetin gideceği yolu uzatıyor.
Kalan diyeceklerimizi söyleriz bir gün.