Biz Müslümanların hayatını düzenleyen yeğene kitap ve kanun Kur’andır ve böyle olması gerekmektedir. Onun için Kur’an okunurken içindeki emir ve buyrukları yaşamak için okunmalıdır. Zira o emir ve buyruklar Rabbin biz kullarına bir yol göstermesidir. Ne hazin ki, insanoğlu ya da Müslümanlar bunu anlayamadıkları ya da anlamak istemedikleri için bu yeryüzü bir kan gölü ve canavarlaşmış bir dünya.
Oysa biz kullar olarak haddimizi bilseydik ve Rabbimizin kitabındaki önerilerini dikkate alsaydık hiç de böyle olmayacaktı insanlığın hali. Ve insanlık bu akıl almaz, utanmaz tutumunu sürdürmeye devam edecek olursa, sonu büyük felakettir insanlığın. Ve bu felaketin ayak sesleri yeryüzünün her yanında en kötü şekilde duyulmaktadır aslında.
Bundan dolayı Kur’an okumaya başlayınca, onun ilahi kaynağına yeniden iman etmekle başlamalı insan. “Allah’ım ben senin bu kitabını okuyorum, okumakla kalmayacağım onun içinde bulunan bütün emir ve yasakları hayatıma uygulayacağım” diye imanını ve ahdini yenilemeli.
Elbette bu imanı ve ahdi yenileme işi her Kur’an okuyan adamın işi değil. Zira bu iman yenileme, söz yenileme ve “Allah’ım ben bu kitabın içinde bulunan bütün emir ve yasakları uygulayacağım yani yalnız seni dinleyeceğim Rabbim” demek kolay bir iş değil. Ve yeryüzündeki Müslümanların çoğu bu iman yenilemeyi ve sözünde durmayı başaramadığından dolayı büyük bir imtihan ile karşı karşıya Müslümanlar.
Kur’anı içindeki emir ve yasakları hayata geçireceğim diye okumak yeni bir hayat projesini inşa etmek demek olacağından ve çok az bir insan bu yükün altına gireceğinden gördüğümüz gibi savaş alanı yeryüzü. Ve kan gölü dünya.
Zira öyle Kur’ani bir hayata talip olmak yeryüzündeki bütün tağut düzenlere baş kaldırmaktan geçer. Putlar ile örülmüş bir hayatı ret etmekten geçer. Kur’anın yasak kılmış, günah saymış olduğu bütün yollara set olmaktan onları uygulamaktan geçer. ”Faizin her türlüsü haramdır” demekten geçer. Fuhşun her türlüsüne, haramın her türlüsüne karşı koymaktan geçer. Zulmün her türlü ve her çeşidine baş kaldırmaktan ve haksızlık karşısında susmamaktan geçer. Aleyhimize bile olsa doğruyu söylemek ve doğruyu savunmaktan geçer.
Kur’anı yaşamak için okumak yetimin hakkını korumaktan, yoksula sahip çıkmaktan ve okuduğumuz infak Ayetlerini uygulamaktan geçer. Kur’anı yaşamak için okumak ümmetin derdiyle dertlenmekten geçer. Dünyanın öbür ucunda ağlayan bir kardeşinin gözyaşına bu ucunda sahip çıkmak ve onu dindirmekten geçer.
Kur’anı yaşamak için okumak yeni kurduğumuz sitelerin İslam’a uygun olup olmadığını düşünmekten geçer. Yani insan ile birlikte şehirlerin de Müslüman olmasından geçer. Evlerimizin Müslüman Sokak ve caddelerimizin Müslüman olmasından geçer.
Yoksa böyle her köşe başında çoğalan banka şubelerinin olduğu kentlerde senin de benim de insanların da Müslüman olması ve Müslüman kalması pek kolay değil. Bakma sen benim pek kolay değil dediğime hiç kolay değil.
Elbette bütün bunlar insanların dünyevileşmesi ile alakalı. Ne yazık insan ne kadar dünyevileşirse o kadar Kur’anı yaşamaktan uzak kalıyor. Kimse beni yanlış anlama gayretine girmesin. Dünyevileşmek mal mülk sahibi olmak değil, dünyevileşmek İslam’a uygun olmayan bir yaşam tarzını tercih etmektir. Yoksa Allah’ın çizdiği çizgiyi aşmadan kazanmak ve mal mülk sahibi olmak, zengin olmak elbette çok güzel. Doğru olmayan; doğru olmayan yollardan kazanıp biriktirme ve bu birikimle sağa sola caka satma şekli. Yoksa kazandığı malda yoksul ve yetimlerin hakkı olduğunu bilen ve bunun için elinden gelen hassasiyeti gösteren, Allah’ın hakkını gözetenlere ne mutlu demekten başka ne deriz ki?
Bu konuyla alakalı yazılıp söylenecek ne çok şey var. Rabbim izin verirse inşallah bir gün yazar, söyler, konuşuruz. Doğrular kimsenin tekelinde değil.
İnsanlık bir yol ayırımında ve elinde Kur’an gibi bir kitap var. Kitabın içindekilere uygun yaşayanlar kurtuldu. Yaşamayanların vay haline. Zaten herkes kitaba uygun yaşayıp yaşamadığını da bilir.
YOLUNUZ KUR’AN MEKÂNINIZ CENNET OLSUN