İçinde, bulunduğumuz bu çağda, insanların, özellikle de Müslümanların, en büyük yanılgılarının biri de eşyaya olan tutsaklığıdır. Ve kimse, olayın bu tarafına bakmak istemiyor, ya da bakmak işine gelmediği için, bu konuda sessiz kalmayı, ve hayatın bu tarafına bakmamayı yeğliyor.
Oysa herkes tarafından bilinmektedir ki, savunduğumuz, ve talibi olduğumuz, istediğimiz, sözde özlem duyduğumuz, gelsin diye uğrunda mücadele verdiğimiz, (bu nasıl bir mücadele ise) İslam’i düzen ve o düzenin yasası olan Kur’an bize dünyada nasıl olmamız, nasıl yaşamamız konusunda bilgi sahibi yapılırken eşya ya hiç de tutsak olmamamız gerektiği anlatılır. Ve bunu anlatan sevgili Peygamberimiz (Sav) , kendi hayatında bunu yaşayarak, bize, yani ümmetine, hatta bütün insanlığa örnek olur.
Kimse, kendince beş para etmeyen bahaneler bulmaya çalışmasın, ve bir kerecik olsun kendine yalan söylemeden düşünsün şimdi. Gerçekten onun ümmeti olduğunu iddia eden bizler, onun bize anlattığı, ve örnek olduğu bir hayatı yaşamaya çalışıyor muyuz? Ya da öyle bir gayretimiz var mı?
Yani bizim, Müslümanların, eşya ya böylece delicesine sahip olma tutkusu, ve yarışı, içinde ve yolunda bulunmak istediğimiz bu dinin hiçbir zaman tasvip etmediğini ne zaman anlayacak, bu dünya sevgisi ile dolu yüreklerimiz?
Kabul etsek de, etmesek de, bu gün insanlık, ve özellikle Müslümanlar, hele onların içinde kapitalizme nikah kıyanlar, tam anlamıyla eşyanın, kulu ve kölesi olmuşlardır. Onlar böyle kendilerini eşya ya tapmaya adarken, yaşadıkları kentlerde yoksulların daha acı çıkmakta sesleri, ve yoksullar üstüne verilen akşam haberleri daha çok olmaktadır, verilen haberlerde.
Bu eşya ya olan tutkumuz yüzünden, hayatla olan bağımızın rengi hiç belli olmamakta, gözümüzün, ne tarafa baktığı anlaşılmamaktadır. Biz, bu dünya da, kendi düzenimizi kendimiz mi kuracağız, yoksa Rabbimizin bize çizdiği düzen içinde mi yaşamak için, mücadele edeceğiz?
Üzülerek söyleyelim ki, hepimiz daha çok dünyalık sevdalar peşinde, dünyalık hayat peşinde,dünyalık yurtlar evler peşindeyiz. Bütün bunları yaparken, eğer kalıyorsa zamanımız, işte o zaman da “biz Müslümanlardanız” diyerek kendimizi, ve çevremizi kandırma çabası içinde olmaya çalışıyoruz. Zira her şeye rağmen dünyanın safında yer almamın bir utancı oluyor yüzümüzde. Ne diyelim, bu bile bir, “ben yeşil kalmak istiyorum” demenin bir ifadesi olsa gerek. (Devam edecek...)