Çağımızda insan duymak istediğini, ya da işine geleni duyuyor sadece. Yani aslında hepimiz. Çok fazla farkımız yok bir birimizden. Ondandır sözümüzün herkese oluşu. Kendisine söylenen her şeye rağmen “insan dünyaya, dünya nimetlerine daha çok sahip olmak için” büyük bir yarış içinde, başka insanlarla. Ve insan bu yarıştan asla vazgeçecek de değil, böyle giderse.
Çünkü kapitalizm denen karanlık din “dünyayı” sahip olunması gerekli bir varlıkmış gibi gösteriyor insana hep. Ve günümüz insanı, günümüz Müslüman’ı, kapitalizme çoktan yenildi, kimse kendini kandırmanın yollarını aramasın.
Evlerimizin nasıl döşendiğine bakarsak “anlarız” bunun böyle olduğunu. Herkes kendine sorsun, ve kendine cevaplasın “sahi şimdi evlerimiz” Müslüman evi mi sahi? Anlamak ve bilmek istemiyor “bu yarışın” asla bir kazanı olmayacak sonunda. Sonunda sahip olduğu, biriktirdiği “bunlar benim dediği” hiçbir şeyin, biriktiren insanın olmadığı anlaşılacak bir gün, ama anlaşılması bir işe yaramayacak insan için.
Ve insan dünyaya, dünyada bazı şeylere sahip olmak için, biraz daha fazla paraya, biraz daha fazla servete, biraz daha fazla üne, kocaman evlere kaliteli arabalara, yüce makamlara sahip olmak için verdiği uğraşları, ve gayretleri yaparken, ne canlar yakmıştır, ne kalpler kırmıştır aslında. Ne çok insanı üzmüştür insan, kendine dünyalık bir şey toplarken.
Ama insan “her daim” kendini yüceltme kendini önemseme ve kendini kutsama peşinde olduğu için “kaybettiği güzel davranışların, kaybettiği insani hasletlerin, iyi ve güzel şeylerin farkında olmuyor, nedense. Ve kutsal metinlerin deyimi ile “bu çirkin yarış” her zaman insanın aleyhine işlemiştir. Zira “bildiğini sansa da” insan neden bu yarışın içinde olduğunu “ya bilmemiştir” ya bilmek istememiştir. Çünkü bu yarışın kazananı yoktur. Ama insan kazandığını sanmaktadır.
Oysa bir gün “o uzun yolculuğa çıkarken” yanında hiçbir şey götüremeyecektir. Ve yine insan bunu bilmektedir aslında, ama yenilmiştir dünyaya, dünya sevgisine. Dünyanın şanına şöhretine, alkış seslerine aferin diyenlerin sahte bakışlarına, sahte gülüşlerine yenilmiştir.
Peki ne yapmalı insan
İnsan bir kere “dünyanın gelici ve geçici” olduğunun farkında ve bilincinde olmalı. Zalim anlayışlar müsaade etmese de “dünyanın bütün insanlara ait olduğunu” bilmeli, ve bizlerin birer ortak kullanıcı olduğumuzun bilincinde olmalı, olmalıyız. Biri ne kadar kullanıyorsa “ötekinin de o kadar kullanma hakkın var” olduğu akılda tutulmalı. Kendi malımız gibi değil “insanlığın ortak malı gibi” kullanmalıyız dünyayı, yaşadığımız şehirlerin her bir parçasını.
Hiçbir şeyi talan etmeye, yakıp yıkmaya, savurmaya, yalnız bize aitmiş gibi davranmaya hakkı yok insannı. Bunu hep aklında tutmalı “ama tutmak için de” Allah korkusu, hesap günü korkusu olmalı.
Yani kısacası insan dünyayı ihtiyacı kadar kullanmalı. Bunun bilincinde olanlar kazanacaklardır.
Yoksa dünya kiri “öyle sabunla bile yıkasan” geçecek bir kir değildir, aklınızda kalsın…