Evet, bir sabah uzaklardan bir haber gelse "ve dense" ey insanlar, yeryüzünde bütün savaşlar bitti. Bundan sonra dünyanın hiçbir yerinde savaş olmayacak, çocuklar ölmeyecek, anneleri ölmeyecek, babaları ölmeyecek, hiç bir dünya lideri savaştan söz etmeyecek, mesela asla savaştan ve ölümden "söz etmeyecek" Amerika, Rusya savaştan söz etmeyecek dense, dense diyorum...
"Bilmem bir gün" böyle bir haber gelir mi "ama" dünyanın canını acıttı savaşlar, dünyayı yaşanmaz kıldı, zalimler çok acıttı insanların canını dünya da. Ya da bütün gazeteler, televizyonlar, büyük haberler yapsalar "ey ahali gözünüz aydın" bir daha dünyanın hiç bir yerinde savaş olmayacak, insanlar pisi pisine ölüme gönderilmeyecek, insanlar evlerinden yurtlarından edilmeyecek, insanlar sürgün edilmeyecek, şehirler bombalanmayacak, çocuklar beton yığınlarının altında kalmayacak, öksüz ve yetim kalmayacak dense. Çünkü yeryüzünün böyle bir habere çok ihtiyacı var.
Biz bu haberlerin bir gün geleceğini bekleyenlerden olalım en azından. Çünkü savaşlar, ve savaş isteyenler "her daim" zalimlerden olmuşlardır, ama biz onlardan olmayalım. Biz her daim barışı savunanlardan olalım. Bu dünya herkese yeter diyenlerden olalım.
Mesela yaşadığımız şehirlerde "bu şehirler bu dağlar, bu ormanlar, bu denizler" her kese yeter diyenlerden olalım biz. Aç gözlü olanlardan olmayalım. Her birimiz biliyoruz ki "şehirleri, şehirlerin dağlarını ormanlarını, bağlarını bahçelerini denizlerini" bir tek kendilerinin olsun diyen bir sürü aç gözlü, talancı, istilacı adamlar var çevremizde.
Ve bunların çoğunun kendilerini "Müslüman diye" takdim etmeleri canımızı acıtıyor bizim, canımızı sıkıyor, ve her daim öfke dolu yaşıyoruz onlara. Bütün insanlar biliyorlar ki, savaşlar insan neslinin yok olmasına, acı çekmesine, aç kalmasına, yarım kalmasına, evsiz yurtsuz kalmasına neden olan büyük yıkımlardır. Ve yeryüzü zalimleri, büyük hainler, alçaklar, yani batılılar, yani Amerika, yani İngiltere, yani Rusya "ekonomilerinin geleceğini, yükselmesini" savaşa, savaşlara, başka ülkeleri istila etmeye, başka ülkeleri sömürmeye bağlamışlardır.
Ve iman ettiğimiz İslam "asla" bu zalimlikleri bu talanları, bu istilaları, bu sömürüleri, insan onurunun çiğnenmesini, insanları köle edinmeyi onaylamaz. Ve hiç bir Müslüman zalimlerden birinin yanında durmaz, ve birinden birini de asla tercih etmez.
Sözünü ettiğimiz o ülkelerin her biri "başka ülkelerin" haklarını, topraklarını madenlerini gasp ederek, alın terlerini ekmeklerini elinden alarak kendilerini ayakta tutmanın hesabını yaparak, ve bunu gerçeğe dönüştürerek buralara gelmişlerdir.
Bilmeliyiz artık, öyle boş boş "Müslümanlar kardeştir" demekle kardeş olunmuyor. Artık bu sözlerin bir getirisinin olmadığını anlayalım. Önce samimi olmalı insan, ne istediğini bilmeli. Şunu da hep birinci sırada tutalım. Savaş denince, ölüm denince, talan denince, sürgün denince "akla önce" halkı Müslüman dediğimiz ülkeler geliyor. Ortadoğu geliyor aklımıza. Suriye geliyor, Irak geliyor, Mısır Yemen geliyor. Afganistan, Pakistan geliyor,Filistin ve Türkiye geliyor.
Eğer bizler, yöneticilerimiz, alimlerimiz, din adamlarımız "bir şeyleri gerçekten kavrasalardı" bu gün bu ülkeler böyle olmazdı. Bize her gün anlatılan kitap "bizim aramızdaki" sınırlardan hiç bahsetmez. Yani bu sınırların bile olmaması gerekiyor aslında.
Gelin yeni düşünceler edinelim kendimize. Gelin vicdanlarımızı, ve kalplerimizi yeniden inşa edelim. Ve gelin savaşlara, savaştan söz edenlere sırtımızı dönelim. Olmaz mı, yanlış mı dedim, eksik mi dedim. Kitaba uygun olmayan sözler mi ettim?