İtiraf ediyorum "ben uydurdum" bir çok şeyi ülkeye, insana dair, ve Müslümanlara dair.
Ben söyledim karanlıkların çok olduğunu "ülke de" hatta dünya da.
Oysa her yer aydınlıktı, ve herkesin yiyeceği ekmeği vardı. Ben uydurdum bazı insanların "yiyecek ekmeğinin olmadığını.
Öyle iyi insanlarız biz, iyi iman eden adamlarız "her daim paylaşırız ekmeğimizi" bir açla, bir yoksulla.
Ben uydurdum yeryüzüne zulümler olduğunu da. Oysa gül gülistanlık dünya, ve Amerika çok iyi bir ülke, çok yardım sever bir ülke işte. Batılar iyi dostlarımız bizim. Hele Fransa İngiltere "iyi dostları" Müslümanların.
Ben söyledim "açların olduğunu" yan sokakta. Oysa bizim evimizde var olan herkesin evinde vardı "öyle değil mi"
Ben söyledim "yoksulların olduğunu" yaşadığınız şehirlerde. Oysa herkesin bir evi, bir işi vardı şehirlerde, herkes evine ekmek götürüyordu.
Uydurdum ben arka sokaklarda aç insanlar olduğunu. Babalar "hep sevinçle dönüyorlar akşamları evlerine. Ben uydurdum "kimi babaların" evlerine çocuklarına eşlerine utanç içinde döndüklerini.
Aslında ben uydurdum "Hazreti Muhammed'in (s.a.v) üst üste karnını doyurmadığını" veya kimi zamanlarda karnına taş bağladığını. Kimilerinin canını sıkmak için söyledim bunları.
Ben uydurdum "İslam coğrafyasında" milyonlarca sürgünün olduğunu, insanların evlerinden bağlarından öz yurtlarından edildiğini ben söyledim. Sırf sizin canınızı sıkmak için, rahatınızı kaçırmak için yaptım bunu.
Üç milyon Suriyeli gönüllü geldiler, bilerek geldiler, namaz kılmaya geldiler, biz komşularını ziyarete geldiler "ülkemize" hepsi bu.
Saçmaladım ben "Esat bir zalim dedim" neden dedimse. Oysa Esat dünyanın arka çıktığı bir adam gördük işte.
Hata ettim "şimdi evlerimiz put yığını" dedim. Öyleye İstanbul da Ankara da, İzmir de Adana da, Antalya da "göklere" yükselen binaların üst katları mescit, alt katları medrese olarak inşa ediliyor, haksızlık ettim efendiler.
Ben uydurdum bu yapıların "şehirlerin kalbine saplanan" birer bıçak olduğunu.
Evet, edepsizlik edip ben dedim "sofraların" bereketsizliğini.
Oysa her sabah "Muhammedi bir sofraydı" sofralarımız.
Doğru ben söyledim "kardeş kavgalarını" var olduğunu. Oysa ne güzel insanlarız biz "kardeşlerimizle" iyi geçinen, bir birimizin hakkına hukukuna riayet eden.
Şehirlerin "şehir olmadığını" ben söyledim. Ben söyledim beyaz adamların "şehirleri" tarumar ettiklerini yağmaladıklarını "aslında" ne iyi insanlardı onlar.
Evet "kitapların yalan olduğunu" ben söyledim. Kimi hocaların yalan şeyler söyledikleri de. "yeryüzünde ne kadar kötülükten" söz edilmişse. Yalandan söz edilmişse. Zulümden söz edilmişse. Savaşlardan söz edilmişse. Yağma edilen şehirlerden, yağma edilen ülkelerden söz edilmişse. Mesela Şam'dan. Mesela Bağdat'tan. Mesela Mekke den. Mesela İstanbul dan. Evet, yok böyle bir şey. İnanın hepsini ben uydurdum. Kabul bütün bunları ben söyledim.
Oysa dünya güzeldi, dünya barış içindeydi. Ülke güzeldi, ülke barış içindeydi. Ezanlarımız okunuyor, bankalarımız çalışıyor, faiz düzeni iyi bir şeydi işte. Ve hocalarımız "hep doğru sözler" ediyorlardı. Siyasetçilerimiz "hep" halk için çalışıyorlardı gece gündüz. Televizyonlar doğru haber veriyorlardı. Evlilik programları "bir alt yapı hizmeti idi" Ülke adına. Kimi yarışmalar ülkenin geleceği için gerekliydi. Bilemedim, yanıldım, hep ben söyledim bunların kötü işler olduğunu.
Kabulüm ağır suç işledim
Şimdi "hangi cezayı keserseniz "kabulümdür.