Günlerdir yollardayım. Şanlıurfa deyin, Gaziantep deyin, Elazığ deyin, Kahramanmaraş deyin, yollardayım. İyi adamların yanında olmak, onlardan birkaç güzel söz duymak adına “bir şehirden bir şehre” gitmek için yollardayım. Allah yolları kitaba çıkanların, yolları İslam’a çıkanların, yolları kardeşliğe çıkanların “yolunda” eylesin hepimizi.
Yolumuz Musa’nın yolu, yolumuz İbrahim’in, yolumuz İsmail’in yolu olsun. Ve yolumuz “Muhammed Mustafa’nın” (sav) yolu olsun.
İyi adamlara, iyi kalpli adamlara, iyi sözlü adamlara, yüreğinde İslam taşıyan, yüreğinde insan taşıyan, yüreğinde kardeşlik ve barış taşıyan “ekmek kokusu taşıyan yüreğinde” sevgi ve aşk taşıyan “hiç olmazsa birkaç ayet taşıyan” adamlara, göğüslerinde helal süt taşıyan kadınlara “çok ihtiyacımız var” şimdiki zamanda.
Zira kötü adamlar, kötü sözlü adamlar, kötü yürekli adamlar “kendilerini ulaşılmaz sananlar, kendilerini ayrıcalıklı sananlar, kendilerini kutsayanlar “ve Tanrı” yerine koyanlar” bu güzel ülkeye, ülkenin tarihine dağlarına taşlarına, ovalarına ekin tarlalarına “çok büyük” kötülük ettiler. Bu karanlık adamlar “çok zayi etti” insanı. İnsanın kutsallarını elinden aldı “bu karanlık” sistem. Bilenler bilmeye devam etsinler. Bize bilmeyenlere hatırlatmak düşer.
İyi adamların yanında olmak, onları dinlemek, onlardan birkaç söz not almak, hatta gözlerine bakmak, oturup bir bardak çay içmek “insanın” içini aydınlık ediyor her zaman. Onun için “Allah’ın dostlarıyla dost olun” der kutsal kitapların her biri.
Allah’ın dostlarını dost edinenler Allah’ı dost edinmişlerdir kendilerine. Onun için “aziz insan” dostların, yol arkadaşların, oturup kalktıkların Allah’ın dostlarından olsun, Allah’a yakın kişilerden olsun. Allah’tan korkanlardan “ve yediklerinin” helal olmasına dikkat edenlerden endişe taşıyanlardan olsun.
Ama şimdilerde “çağımız insanın” iyi adamları bulma, onları dinleme, onlardan istifade etme, onların ışığından “istifade etme” gibi bir derdi yok.
Zira “herkes” kendini iyi adamlardan sanıyor, herkes kendini en bilgili sanıyor, herkes kendinin “en sağlam iman eden” sanıyor günümüzde. Her namaz kıldığını sanan “kendini” miraca çıktığını sanıyor, deme gitsin.
Ya da kendi gurubunu, kendi cemaatini, kendi tarikatını, kendi partisini öyle sanıyor, öyle inanıyor. Kendileri dışında herkes yanlış yolda, herkes yanlış din anlatıyor, herkes batıl işler peşinde.
NEYSE:
İşte o günlerden bir günde (bir Cuma günü) Cuma öncesi doktora çıkmam gerekti. Ve biraz geciktiğim için Cuma namazına az kalmıştı. Özel güvenlikçiye “Cuma namazı için yakınlarda bir cami olup olmadığını sordum” yakınlarda cami yok ama “hemen yukarda” yurt binasında namaz kılınıyor dedi, ve oraya gittim.
Bir hoca efendi vaaz ediyordu. Konuşmasından iki bölüm aktaracağım size. Öteki bölümler de “aktaracaklarımın” aynı benzeriydi zaten.
BİR: Hocamız Allah dedi “Allah soru soranları sevmez” dedi, Peygamberden nakille. Nereden bulmuşsa bu bilgiyi. Oysa İslam baştan sona “sorma bilme ve öğrenme” diniydi. Biz ki “yani bu ülke insanı” soru sormaktan korktuğumuz için, veya korkuttukları için “bu kadar karanlıklarda kaldık” bu kadar haksızlıkların ortasında kaldık, bunca cahil bırakıldık İslam konusunda. Merak etmeyin “İslam adına” bildiklerimizin çoğu İslam değil. Biz atalarımızın, büyüklerimizin ağabey dediğimiz adamların, şeyhlerimizin dini üzereyiz.
Soramadık kimseye “bunu nerden buldun, bu serveti nasıl edindin” diye. Yanlış anlaşılmasın “burada” muhatabımız siyasetçilerdir.
Sonra soramadık din adına konuşanlara “bu söyledikleriniz” dinin neresinde var diye, kitabın neresinde var diye. Bundandır din pazarlamacıları köşe oldular yaşadıkları kentler de.
Allah’ın ipinden söz etti hocamız. Allah’ın ipine sımsıkı sarılmadan söz etti. Ama sonra “sonra” bu ipin “ehli sünnet ve cemaat” olduğunu söyledi. Oysa Peygamberimizin ağzından ne böyle bir söz çıkmıştır, ne böyle bir tavsiyesi vardır ümmetine. Ehli Sünnet tanımı “asırlar sonra” kimi mezhep imamları tarafından söylenmiştir.
Yine uzun oldu. Yine anlatamadım anlatılması gerekenleri Umarım anlamak isteyenler anlamıştır. Binler selam hepinize. Sözümüze, ve düşüncelerimize katılmayanlar “kardeşçe” bize bir söz etsinler lütfen.