Nasıl bir anlayışsa "hatta nasıl bir utanmazlıksa" İslam adına kendilerini inşa edemeyenlerin, kendini onaramayanların, kendi söküklerinin çokluğundan haberi olmayanların, kendi evlerini kendi anlayışlarını Müslüman yapamayanların "hatta böyle bir dertleri olmayanların (bunların kimler olduğu belli) başkalarını inşa etmeye, başkalarını onarmaya, başkalarını dine İslam'a Allah'a çağırmaları "bunu yaparken" yere göğe sığmak istemeyenleri "kusura bakılmasın söylemek durumundayım" anlamakta çok zorlanıyorum. Hayır anlamıyorum asla.
Asla anlamıyorum durmadan, hiç durmadan namazdan söz edilmesini. Haçtan ve umreden söz edilmesini, camiye yardımdan Kuran kurslarına yardımlardan söz edilmesini "ülkenin dört bir yanında" bunca yoksul insan varken, yani kardeşlerimiz varken.
Mesela "asla anlamıyorum" zekatın yanlış anlatılmasını insanlara. Bütün kutsal metinler, kutsal kitaplar, ve bütün Peygamberler zekatın "yalnız" yoksulların ihtiyaç sahiplerinin, miskinlerin yetimlerin dul kalmış kadınların "bir de" yolda kalmış kişilerin hakkı olduğunu. Ne yani "şimdi bunu" söylemeyelim mi?
Durup dururken neden gündeme taşıyoruz bunları? Muradımız birilerine laf etmek mi, ya da kimilerinin düşündüğü gibi "fitne çıkarmak mı" muradımız?
Hayır, bin kere hayır. Hem öyle bir şey olur mu hiç? Öyle düşünürsek hesap gününde "ne deriz" Allah'ımıza?
Mesela "nasıl şikayetçi oluruz" her daim namaz anlatılmasından insanlara minberlerde, veya kürsülerde? Asla böyle bir şey yok.
Diyoruz ki "artık daha başka şeyler de söyleyin" veya söylenmeli. Mesela ülke ahalisinin yarısının sefalet içinde yaşadığını, yarısının evsiz barınaksız olduğunu, bundan haberdar olmamız gerektiğini de, söyleyin diyoruz yalnızca, veya söylenmeli diyoruz, ne var bunda, bunun neresi fitne çıkarmak sahi?
Aş evlerinde söz edin diyoruz. Barınma evlerinden söz edin diyoruz. Kuşlara yuva yapmaktan söz edilsin diyoruz. Arz Allah'ın mülkü, ve insanlığın ortak malı "kimse" her şeyi kendinin sanmasın diye söylensin istiyoruz. Durmadan Ensar-Ensar demenin bir fayda etmediğini "Ensar olmak,Ensar gibi davranmak gerektiğini" söyleyin diyoruz. Çalışanın hakkını gündeme getirin diyoruz. Çalışana hakkıyla çalışmasını söyleyin diyoruz. Ama ne yapalım bu arkadaşlardan "her sokakta, her mahallede, her gurupta, her ekol de" çok var. Televizyonlar da çok var bunlardan.
Çok çok şeyler anlatıyorlar, yazıyorlar söylüyorlar. Her biri kendi pazarını kurmuş "benim dinim, benim sözüm, benim imanım daha güzel" demeye devam ediyorlar. Ve hiç birinin dediği "bir başkasının" dediğine eş değil. Söylemesi insanın canını acıtıyor "ama söylemese olmaz" şimdi binlerce din var ahalinin önünde. Bu ahali ne yapsın? Nasıl ve nereden bilsin kimin doğru sözler ettiğini?Binlerce cennet, binlerce cehennem "dağıta-dağıta bitiremiyorlar. Herkes önüne geleni ve kendinden olanı cennete koyuyor. Kendi gurubundan olmayanı ve sevmediklerini cehenneme yolluyor. Bu nasıl bir anlayıştır sahi? Şimdi ben de desem ki "efendiler ağalar beyler hocalar ağabeyler" bırakın insanları. İnsanları Rabbine bırakın. O Rab ki "kuluna nasıl muamele edeceğini kendi bilendir" desem ne olacak?
Yine böyle bir yazı. Ne sonu beli, ne başı, ne demek istediği belli. Ne yapalım be kardeşim? Bizde böyle anlatabiliyoruz derdimizi. Acıyan taraflarımızı böyle söyleyebiliyoruz, bağışlanmak dilerim.
Binler selam sana.