Bu karanlık, bu zalim çağın insanlarından olan bizler "bize miras kalan bazı değerlerin, kimi kutsalların "çok kolay" yoldan geldiğini sanıyoruz. Sahip olduğumuz manevi miraslar konusunda çokta kafa yoran bir toplum değiliz ne yazık. Bu hassas konularda düşünmek , üstüne kafa yormak, kendimizle hesaplaşmak ya da yüzleşmek işimize gelmiyor.
Oysa "atalarımız" dediğimiz insanlar çok kıymetli ne çok değerli miraslar bıraktılar bize.
Öncelikle yaşanılası bir ülke bıraktılar. İslam gibi bir dini bıraktılar uğrunda savaş vere vere. Ve kaç gündür sözünü ettiğimiz, hutbelere vaazlara konu olan, siyaset adamların uğrunda nutuklar attıkları Çanakkale savaşı bu değerlerden en büyüklerinden biri anlayanlar için.
Evet Çanakkale savaşlarının yüz birinci yılı. Yani yüz bir yıl önce bir yangın yerine çevrilmişti bu ülke düşmanları tarafından. Çanakkale boğazı "bir kan deryası idi" o gününün anlatımıyla. En azından Mehmet Akif öyle tasvir etmişti Çanakkale savaşlarını.
Şimdi önüne gelen her kişi nutuk atıyor. Herkes yüksek sesle bir şey söylüyor Çanakkale savaşları ve direnişleri hakkında. Siyasetçiler ayrı konuşuyorlar, şairler başka bir dilden anlatıyorlar bu savaşları. Ve bazı gazeteciler "ki bu çağın en soytarı adamlarıdır bunlar" onlar ayrı yazıp çiziyorlar.
Ama hiç biri "evet hiç biri" Mehmet Akif gibi anlatamıyorlar, onun gibi taşıyamıyorlar günümüze. Zira Mehmet Akif "bu ülkenin bağrı yanık göçmen çocuğu" ama dertli ülkesi adına, ülkesinin başına gelenlere isyan eden büyük şair. Allah ondan ebediyen razı olsun. Binler kere Amin demek düşüyor bize.
Ki biz Akif gibi bir adamın bile kıymetini bilemedik. Bu ülkeye istiklal marşı armağan eden Akif diyarı gurbette sürgün hayatı yaşadı yıllardır.
Kutsal metinlerin söylediği gibi "bir gün kul hakkı konusunda hesap verecek olursak hesap gününde" bu ülke insanı olan bizler "ne Akif’in ne de Çanakkale’de vatanı için, dini için, namusu için "ölüme yatan, bile bile ölüme giden" o yiğitlerin haklarını ödeyemeyeceğiz.
Zira onların uğruna savaştıkları, şehit düştükleri "hiç bir değere sahip çıkanlar" değiliz şimdilerde. Kimse kıvırtarak, ya da rezil bahanelerle bu hesaplardan kurtulacağını sanmasın. işlerden kurtulacağını sanmasın.
ŞAİR DİLİYLE DEVAM EDERSEK.
Onlar var ya dostum, onlar bize bir ülke taşıdılar,
Cennetin benzeri bir ülke "biz" kıymetini bilmesek te.
Namuslarını taşıdılar kızların
Yağmur gibi gözyaşını annelerin.
Dağları ayrı, toprakları ayrı taşıdılar/nasıl taşıdılarsa
Ve şimdi biz "o dağları o toprakları" tarumar edenleriz sadece.
Allah'ın dinini taşıdılar, daha ne olsun?
Ezanları taşıdılar susmasın diye.
Ve camileri taşıdılar.
Onurunu taşıdılar ümmetin.
Özgürlüğü taşıdılar.
Direnmeyi öğrettiler zalimlere
Ayet- ayet kitabı taşıdılar
Biz sahip çıkmasak ta.
Ve karşılığında hiç bir şey istemediler.
İstemediler hiç bir şey
Bir mezar bile istemediler.
---
Ama sonra
Sonra gittiler, güle güle gittiler
Ve bize "bu vatan size kalsın" dediler.
Vatana sahip çıkın deyip gittiler.
Uğruna öldükleri ezan susturuldu yıllarca.
Binerce cami kapandı, yakıldı yıkıldı.
Ne cami kaldı, ne Mederese.
Nede onur.
Adım başı hain her yer.
Adım başı puşt.
Ve şimdi kimimiz nutuk atıyoruz
"başka kimleri"
O şehitlere küfür ediyorlar aramızda.
Uğrunda ölünen “her kutsala” düşman şimdi kimileri.
Yazsan yazılmıyor/söylesen başın belada.
Ne edelim kardeşim?
Ne edelim direneceğiz.
Direneceğiz.
Madem başka hiç bir şey yapamadık
Direneceğiz zalimlere.
Yalancılara "yalancısınız" diyeceğiz.
Bileceğiz dostumuzu düşmanımızı.
Ve yeniden inşa edeceğiz bu ülkeyi.
Dine yeniden sahip çıkacağız.
Camilere yeniden sahip çıkacağız.
Ve anlatacağız "o karanlık" adamları çocuklarımıza.
Umulur ki "Çanakkale de ölüme yatan" yiğitler bizi af eder.
Allah onlara "her daim" rahmeti ile muamele etsin.
Onlar ki "bu ülkenin" yüz akı yiğitleri...