Dünya burası. Aslında herkesin ortak kullanım alanı "kimi kafirler" buna razı olmasa da.
Tamam Allah'ın yarattığı bir yer. Ama yine Allah'a ait olan "bütün kutsal metinlerde" dünyaya tutunmanın, dünyaya sevdalanmanın, dünyayı sevmenin, dünyadan çok şey talep etmenin "insanın başını belaya sokacağı" söylenir.
Aslında "gerçek insanların, kalbi aydınlık olanların" her birinin biraz da olsa dünya ile başı beladır. Kutsal metinler denmişken "yani denir ki bu metinlerde" dünya sanıldığı gibi çok matah bir yer değildir. Yiyin için, üstünde dolaşın ekin biçin, oturacağınız bir barınak yapın "ama asla" dünyaya talip olmaya, dünya benim olsun demeye kalkmayın. Bunu yapanlar, dünyayı talep edenler, dünyayı sonsuz bir yer sananlar "nefislerine arzularına, isteklerine" yenilmişlerdir.
Ve dünya için yenilenlerin sonu hep hüsran olmuşlardır, kirlenmişlerdir, insanlıkları ve merhametleri azalmıştır böyle kişilerin. Söylenmesi gereken söylenirse. Kimse kusura baksın "dünya da bir çok insan" başka insanlara haksızlık yapmak, başka insanlara yalan söylemek, başka insanları kandırmak, ve ezmek için vardır. Başkalarına zulüm etmek, başkalarının yoksul bırakmak, ve kendilerini tanrı yerine koymak için vardır.
Yani iyilerden çok "kötüler" yaşamaktadır bu dünya da. Ve biz bu kötülerin kimler olduğunu da çok bilmiyoruz. Çünkü bizi de biraz kendilerine benzetti kötüler. Ve bizim de merhametimizin vicdanımızın azaldığı zamanlar olmuyor değil onların yanında. Ve kötüler her zaman, iki yüzlü münafık ve müşrik bir anlayış üzere yaşıyorlar. Ve bunun böyle olduğunu saklamasını başarabilecek yetenekleri de var, bu iki yüzlü kişilerin. Ve kötülerin "bir çoğu" hayatlarını başkalarının hayatlarını sömürmekle, başkalarının haklarını gasp etmekle devam ettiriyorlar bu dünya da. Ve bu kişiler için "kutsal metinlerin ne dediği" çok önemli değildir. Kitapların ne dediği, Peygamberlerin ne dediği önemli değildir. Zira kötülerin asla kutsalları yoktur, değer ölçüleri yoktur.
Onların bütün hedefi "kendi gemileri" batmasın, kendi gemileri yürüsün istemeleridir. Çok zalimdirler, çok acımasız, ve çok bencil. Yine kusura bakılmasın bunların girmediği renk yoktur "yani her renge girmek" bunların vasıflarıdır. Kimisi dini kullanır, kimisi sağcı olur, kimisi solcu olu, kimisi başka, başka kişiler olurlar. Tarikat ehli olurlar, cemaat ehli olurlar, siyaset ehli olurlar, gazeteci olurlar, yazar olurlar, ajan olanların sayısı da "çok az" değildir. Yani gerekiyorsa, çıkarlarına uygunsa ajanlık ta yaparlar, hainlikte. Ve bunların "bir çoğu yaşadığımız şehirleri" talan edenler, dağları taşları denizleri kendilerinin sananlardır. Ve bunların bir çoğu "kendilerini o kadar çok kutsarlar ki" kendilerinin Allah'ın halifesi olduğunu bile söylerler. Ve bunlara inanan çok insan vardır her zaman ahali arasında. Hem de çok fazla inanan, çok fazla insan.
Acı olanı bu insanlara inanılması, onların peşinden gidilmesi onların söylediklerinin "bir vahiy" gibi kabul edilmesi. Evet bunların bir çoğunun "her sözü" bir vahiy kabul ediliyor "hala kimi insanlar" tarafından. Onun için insan "bir gün üzülmek istemiyor sa" kimin peşinden gittiğine, kimi alkışladığına, kiminle yola çıktığına iyi bakmalı.
Ülkemizde vuku bulan son darbe olayı da göstermiştir ki "birileri çok fazla" tezgah çok fazla oyun peşinde "kendini ve kendi cemaatini yüceltmek adına" dikkat çok dikkat etmek gerekiyor.
İnsanlar başka insanlara kanmaya hazır olmamalı. Ve insan önce "Hazreti Muhammed'in (SAV)" sözlerini dinlemek, kitaba uymak için bir gayret içinde olmalı.
Yoksa günümüz önderlerin çoğu "pek çoğu" insanları cehenneme doğru götürüyorlar.