Mehmet KAYA

Mehmet KAYA


BU DA BİR YAZIDIR OKUYANA

18 Kasım 2016 - 00:04

Alınmasın kimse, okuyanlar ve okudukları üstüne düşünenler için yazıyoruz. Okudukları konusunda fikir üretenler, ve insanı dert edinenler için yazıyoruz. Yazıp söylediklerimizin "mutlaka doğru sözler olduğunu" savunan da değiliz. Bir yangın yerindeyiz, evlerimiz yanıyor, ailemiz yanıyor, oğullarımız ve kızlarımız yanıyor, ve kendimiz bir yangının ortasındayız işte.
Bu yangınları, bu savrulmaları, bu yok oluşları, bu talanları görmek istemeyenler, insan diye bir derdi olmayanlardır. Çocuklarımızın oğullarımızın kadınlarımızın kızlarımızın azalışını görmek istemeyenler vicdanlarını bir yerlerde bırakanlardır. Biz insanız, ve Allah bize "sizi en güzel surette yarattım" der. Bizim muradımız  durmadan  çığlık atışımız "ey insanlar uçurumun kenarındasın" deyip durmamız insanı seviyor olmamızdandır.
Çünkü öyle buyurur yüce Allah "bir birinizi sevin der, bir birinize sahip çıkın der, birbirinize yardım edin, bir birinizin elinden tutun düşenleri kaldırın der. Ve yine der ki "Mümin erkekler Mümin kadınlar birbirlerinin velisidirler" birbirlerinin velisi, daha ötesi ne olsun.Öyleyse birey olmanın ötesinde başka işlerimizde var bizim, başka görevlerimiz de var, başka vazifelerimiz de var başka insanlara karşı.
Bütün Peygamberler başka insanlara karşı olan görevlerini vazifelerini yapmak için hayatlarını vermişlerdir. Onların bütün sözleri gayretleri çırpınışları insanlara yardım etmek, onlara faydalı olmak adına olmuştur. Bunu başka hangi lisan ile anlatmaya çalışalım bir birimize? Düşün ki "bir sana yazdım" bu yazıyı. Bir tek sen okuyasın diye yani. Farz etki bir seninle dertleştim gecenin ortasında, olamaz mı.
Dediğimi farz et, sorduğumu düşün kardeşçe. Veya ben senin bana sorduğunu düşüneyim, neden olmasın. Ne fark var ki aramızda, insanız daha ne olsun. Çok şükür, bir inancı paylaşıyoruz, bir kitabın varlığına inanıyoruz. Aynı Peygambere birlikte iman etmişiz, öyle değil mi? Ne farkı bir Müminin Mekke de  veya İstanbul da olması, ya da Antalya da olması. Kardeş olduğumuzu söylemiyor mu Allah, itirazımız bahanemiz mi, var yoksa?
İşte bütün bu nedenlerden dolayı yazıyorum sana, konuşur gibi yazıyorum, yanımda duruyor sanarak yazıyorum. Gözlerine bakarak, umutlarımı çoğaltarak yazıyorum. Mesela haberimiz var mı "yaşadığımız şehirde, yaşadığımız mahallede, oturduğumuz sokakta" kaç yoksul yaşıyor, bilmemiz gerekmiyor mu, iman etmiş bir adam olarak?
Mesela bu gece kaç kadın hırpalanmıştır sevdikleri tarafından, kocaları eşleri ve kardeşleri tarafından, hatta babaları tarafından? Kaç çocuk aç yatmıştır yatağına, dün gece. Kaç anne göz yaşları ile uyutmuştur çocuğunu ekmeksiz susuz? Kaç adam işini kaybetmiştir dün, ve bu gün gidecek bir işi yoktur? Veya kaç kız şarkı söylüyordur, bu saatte umut dolu? Sahi umutları var mı çocuklarımızın, oğullarımızın, kızlarımızın?
Kaç evin kapısından ayakkabı çalmıştır bir hırsız. Nasıl bir hırsızdır o, ya başka nedenleri varsa, ya açsa çocukları filan. Mesela "kaç kişi" sabah namazına gidecektir camiye, isteyerek ve koşarak? Kaç imam üzülmektedir camileri boştur diye, bu ne iştir sahi? Kaçımız dua içindeyiz savaşlar bitsin diye, herkesin bir lokma ekmeği olsun, herkesin bir barınağı olsun diye.
İşte böyle "geceler dolusu" soru içimde, geceler dolusu hüzün ve göz yaşı, olmasın mı? Hesap gününde bunların bir sorgusu olmayacak mı? Gücümüz mü yetmiyor, elimiz mi uzanmıyor? Gücümüzün yettiklerini yapanlar mıyız? Bütün bu soruların cevabını birlikte bulalım diye "böylesine sözler" ediyorum. Beni duy istiyorum,bana cevap ver istiyorum.
Yanlış şeyler mi yapıyorum yoksa?

FACEBOOK YORUMLAR

YORUMLAR

  • 0 Yorum