Kendimize yalan söylüyoruz, kendimizi kandırıyoruz kardeşim. Kendimizi çok kandırıyoruz neden böyle yapıyorsak?
Hep diyoruz ki "yolumuzun sonunda" Allah var , Allah'ın rızası var. Yani yeryüzünde "yürüyüşümüz ve gidişimiz Allah'adır" demeye çalışıyoruz çoğu kere.
Böylelikle sağlam iman ettiğimizi kanıtlmak istiyoruz "hem kendimize, hem de bizi seyredenlere" yani ahaliye "neden" böyle düşünüyorsak. Aslında için, için yanlışların ortasında kaldığımızı da biliyoruz, gittiğimiz yolumuzun Allah'a çıkmadığına. Zira içinde dünya sevdası olan, servet edinme gayreti olan "hiç bir yolun" Allah'a çıktığı görülmemiştir. Ve bunun böyle olduğunu "bütün Peygamberler, bütün kutsal metinler hep söyleyip durmuştur bize.
En çok Sevgili Peygamberimiz Muhammed Mustafa (S.A.V) uyarmıştır bizi "dünya sevgisi" insanı cennete taşımaz diye.
Sık sık derim yazdıklarım için "böyle gazete yazısı, böyle köşe yazısı olmaz!" diye. Böyle diye- diye yazıyorsak, her gün sizin karşınıza çıkıyorsak "yüreğimiz acı dolu" daha ötesinin kirli olduğunu biliyor olmamızdandır. Daha ötesi karanlık, daha ötesi acımasız bu işlerin. Çok fazla yalanın, yalancının ortasında kaldık kardeşim şimdilerde. Ve yeni insan "nedense" en çok yalan söyleyenlere, yalan yazanlara, yalan söz iletenlere rağbet ediyor. Çok yazık etti insan kendine.
Evet binlerce insan yazı yazıyor, binlerce insan başkalarına sözler ediyor "ve kendince" başkalarına akıl veriyor, başkalarına yön vermeye çalışıyor kendilerinin her şeyi bildiğini "hem de" doğru bildiğini iddia ederek.
Ve sizler "yani ülke insanı olarak" ilave eder eklersek "ülke Müslümanı olarak, ülkenin yoksulları olarak, ezilmişleri hor görülmüşleri olarak, sistemin dışladıklarından olarak" bunların onlarcasını "akşamları ya da geceleri" bazı televizyon kanallarında görüyorsunuz. Durmadan konuşuyorlar, durmadan bilgiçlik taslıyorlar ahaliye "yani bizlere" kendilerini bir şey sanarak.
Biliyor musun bunların "hemen hemen hepsi" bu sözlerinin karşılığı olarak binlerce lira alıyorlar, yaşadıkları kentlerin en kaliteli evlerinde oturuyorlar, piyasanın en pahalı arabalarına biniyorlar. Ama nasıl oluyorsa din anlatıyorlar imandan kitaptan söz ediyorlar, doğruluktan söz ediyorlar "kendilerinin" her bir tarafları eğri iken.
Yazayım gitsin "hemde" hiç bir şey bilmedikleri halde. Ülke adına insan adına hiç bir endişe taşımadıkları halde.
İşte biz böyle bir karanlığın ortasında "çırpınıp duruyoruz ey insan!" kendi sınırlarına geriye dön diye. Zira insan kendi sınırlarını aşarak "çok ileriye gitti" ve Allah'ın sınırlarını kendine ait sandı. İnsan tarihin en büyük yanılmalarını yaşıyor şimdilerde.
Ne yapalım yeni dünya düzeni "yani kapitalist düzen" kendine köpeklik yapacak birilerini hep bir yerlerde hazır ediyor. Yemin olsun kardeşim zeytin ağaçlarına, ve dallarına yemin olsun, yemin olsun orta doğulu kadınların ağıtlarına, ve ölen çocuklara yemin olsun "bunların hepsi" birer soytarı. Ne dinleri var, ne imanları, ne de vicdanları var.
Bütün hedefleri daha çok servet edinme, daha çok şöhret edinme tutkusu.
Neden zeytin ağaçları üstüne yemin ettim durup dururken "izin verin" buna bir açıklama getireyim.
Zeytin ağaçlarının da "fazlaca olduğu bir şehirde" misafir kaldığım evin arka kısmında yapımı başlayan "yeni bina için" mütahit firma onlarca zeytin ağacı kesmiş bu gördüm, felaket canım acıdı.
Hepimiz biliyoruz ki "yeni bir dünya kurma peşinde olan, ve bunun için dağları taşları ovaları, bağları bahçeleri yağmalayan" inşaat sektörü şehirlerin kalbine, bağların bahçelerin kalbine, zeytin ağaçlarının limon ağaçlarının, portakal ağaçlarının "ve daha nice ağaçların" kalbine acımasız darbeler vuruyorlar, ve yazık ediyorlar çocuklarımızın yarınlarına.
Oysa iman ettiğimiz din, ve Onun aziz Peygamberi bizleri bu konuda çok fazla ikaz eder. Fazla söz eder "ağaçları kesmeyin" diye. Ve hep der ki "yarım saat sonra kıyametin kopacağını bilseniz bile" elinizde fidan varsa "o fidanı dikin" diye uyarır bizleri. Ne yazık "bütün bu uyarılara kulak tıkayan yeni insan" kendinin Muhammed Mustafa'yı sevdiğini söyler.
Bel ki dedim bel ki bundandır artık sofralarımızın bereketsiz oluşu, sokakların merhametsiz camilerin insansız oluşu.