Ve sen ey kuş "sen işte" bu sözler sana. Anla yorulduk bu dünya da "bir birimize" laf anlatmaktan.
Hani sözde insanız biz "nasıl bir insanlıksa" bu, nasıl anlamaksa ayetleri.
Dağları dar ettik sana, ve ağaçları yaşanmaz kıldık, hiç düşünmedik seni.
Dallarını kestik ağaçların, dalsız budaksız bıraktık dağları
Dağları çıplak bıraktık, otsuz bıraktık, yaktık yıktık her yeri. Hani insanız biz ya "nasıl" insansak, nasıl iman etmişsek kitaba.
Ne kitabımız kaldı elimizde, ne vicdanımız vicdan şimdi. Dünyayı kirlettik, kentleri bir beton yığını yaptık.
Anla yapanlar yaptı. Beyaz adamlar, çağdaş Müslümanlar yaptılar işte.
Kanadını kırdık senin, bütün kuşların kanadını kırdık, yuvasını bozduk. En azından sesimizi çıkarmadık olanlara. Kanadını kırdık martıların. Serçelerin kanadını kırdık, yuvalarını bozduk, geceleyecekleri ağaçları yaktık.
Ama "iyi adamlarız biz" bu nasıl oluyorsa. İyi adamlar "vah" bize, yazık bize.
Üzdük seni, hepinizi üzdük. Yuvanızı bozduk sizin, yuva yapacağınız ağaçları, gelip konacağınız ağaçları kestik.
Ve kimsenin umurunda olmadı "bazıları" bunları yaparken.
Aslında zalimlerden olduk biz
Ama kimse bunu bize söylemedi
Mesela şehrin müftüsü söylemedi. Söylemedi cuma günleri vaaz eden adam. Hutbe okuyan adam da söylemedi.
Hepimiz zalimlerden olduk biz.
Yuvanızı bozduk biz, yuva yapacağınız ağaçları kestik, yatık yok ettik.
Yalnız kuşların mı?
Çok üzdük insanı, insanı kalbinden vurduk.
Başından vurduk.
Sırtından vurduk.
İnancından vurduk, imanından vurduk.
Ekmeğini elinden aldık kimilerinin, kimilerinin umudunu, başka kimilerinin alın terini.
Ama "hep iyi adamlardı çoğumuz" bu nasıl iyi olmaksa?
Yeni dünyanın zalimiyiz işte. En azından zalimlere sesini çıkarmayanlarız, çok menfaat uman dünya dan.
Bir birimizi vurduk.
Bir birimize yalan söyledik.
Bir birimize yalan söyledik.
Kandırdık bir birimizi, bir birimize kazık attık. Allah'ın da kanacağını sandık kim bilir?
Yalan sözler ettik "iyilerdeniz" diye
İman ettiğimizi söyledik "gerçek anlam da" etmediğimiz halde.
Ve biz sizleri çok üzdük "ey kuşlar" biz sizlerin rahatınızı bozduk
Bizler sizlerin yuvasını dağıttık. Şimdi biz kuşu kalmamış şehirlerin "gönlü kara" divaneleriyiz.
Kadınları üzdük "kadınlar başımızın tacı" diye/diye.
Ve topraklarını bahçelerin.
Kızlarını üzdük evlerin. Evlerimiz bir cehennem gibi. Evlerimiz İbrahim'in kırdığı putlarla dolu.
Neyse ey kuşlar, martılar, serçeler.
Bizler "yani insanlar" çok günah işledik, bedava sandık cennet, ya da parayla alınır sandık, kendimizi kandırdık biz.
Ama olur ya bir gün "bir gün" geri dönerseniz, kanatlarınız iyi olursa "ve kalbiniz" iyi olursa, ve geri dönmek isterseniz.
Söz size.
Çok söz size.
Yemin size.
Gelin girin kalbime "kalbimi" yuva edinin.
Namert olayım ses çıkarırsam.