Anlayamadım der şair “sormayın hangi şair olduğunu” anlayamadım der “neden göç yolunda vurulur turnalar?” sahi neden “en çok uçarken” vurulur turnalar, ya da başka kuşlar? Neden “hep yaralı bir geyik çığlığı dolar” geceleri kulaklarımıza?
Kuşların böyle vurulması, kolsuz kanatsız yere düşmesi “acaba” hangi hazzı verir insana, veya hangi mutluluğu verir sizce? Yoksa insan kuşları öldüre-öldüre mi, öğreniyor başka insanları öldürmeyi? Katil olmayı ne dersiniz? Ne kötü bir vicdansızlık bu, ne kötü bir merhametsizlik böyle?
Yoksa zaten “hep imansız hep vicdansız mı” bu öldürenler? Gök yüzünde “ya da” barındıkları dallarda kuşları öldürenler “ne kadar iman sahibidirler” sizce? Ne kadar gerçek iman sahibidirler mesela? Yoksa hiç vebali yok mudur kimilerinin sandığı gibi bu öldürmelerin? Bu sanmalar hangi kutsal metinlerin öğretilerinde vardır? Mesela neresinde “hangi ayetinde vardır” Kuranın, söyleyecek biri var mı?
Ya da Muhammed Mustafa (SAV) hangi sözü ile onaylamıştır bu işleri?
Hani Allah ayetlerinde “yeryüzünde her canlı, hatta her cansız kendi lisanı ile” Allah’ı zikrettiğini söyler, bildirir ya. Bir insan, ya da bir kişi “adı ne olursa olsun” bir kuşu vururken, veya bir turnayı öldürürken “hiç bunlar aklına gelmez mi acep” bunlar yanlış işler diye?
Hiç aklına düşmez mi “bir kuşu vurmakla” zikreden bir canlıyı azalttığı, ve yeryüzünde Allah’ı zikir eden canlının yok olduğu? Bilmez mi “bu aykırı öldürmelerin” asla mümin bir tavır olmadığını mesela?
Kimse kusura bakmasın evinizdeki televizyonlarınızın haline bakın “görün” yüz sene sonra bu millet ne hale gelmiş. Boş nutuklar Çanakkale destanları adına konuşulanlar. Bu ahalinin ne Çanakkale ye, ne Mekke’ye yakışır bir hali kaldı. Sadece kandırıyoruz kendimizi kandırıyoruz.
Bundan derim “bari kuşları öldürmeyin” bağlarınızdaki limon ağaçlarını kesmeyin, dağları “kendinizin sanıp” istila etmeyin. Bari kuşları kanatsız bırakmayın. Bahçeleri limon çiçeksiz, ve Dünyayı bu kadar “Zikir siz” bırakmayın, diye.