Özgür yazmayı, özgür söylemeyi seçmişiz kendimize, ne bir menfaat beklemişiz ne de bir aferin kimseden. Bundandır kimse bize “saf değiştirdi filan” demeye cüret edemez. Ama bu savaş günlerinde “ülkenin düşmanlarının karşısında savaşanların” hem ülkeyi, hem dini, hem kitabı ve ahlakı savunmaya çalışan kişilerin yanında durmayı hayır bildik hepsi bu.
Yarın bir gün “bu savaşlar bu kavgalar bittiği zaman” kendimize ait bir yer bulursak oraya çekiliriz. Alır gideriz kalemimizi. Hatta başımızı alır gideriz bir şehirden başka bir Şehir/e.
Uzatmadan söyleyelim söylemek istediğimizi.
Ve şimdilerde içimizden “bazıları feryadı figan etse de” Allahsızlar dinsizler alçaklar zalimler katiller, ve münafıklar feryadı figan etse de “yeni Dünyayı büyük bir korku sardı.
Yeryüzünde ne kadar emperyalist devlet varsa, hayatı sömürüye bağlı devlet varsa, silah kaçakçısı, silah üreticisi devlet varsa, Fransa İngiltere “ve daha başka batılı ülkeler” İsrail kimi İslam ülkeleri “mesela İran Mısır ve benzerleri” bu korkuyu yaşayanlardandır.
Zira bu ülke “yani bizim ülkemiz” artık yeryüzünde mazlumların, yoksulların ezilmişlerin sürgün yemişlerin, fırtınaya tutulmuşların, aç bırakılmışların, sömürülmüşlerin, yer altı yer üstü kaynaklarına el konmuşların, dinleri imanları elinden alınmışların “yani bütün mazlum halkların” umudu haline gelmiştir.
Yeryüzünde ümmetin umudu haline gelmiştir. Zira asırlar var ki “İslam dünyası” batılı emperyalistler tarafından sömürülmekte, ülkeleri işgal edilmekte ve “bütün hayatları” elinden alınmaktaydı.
Ve bir gün bir ülke, ve o Ülkede kimi adamlar “ey insanlar” ayağa kalkın dediler. Ey ümmet “artık ayağa kalkmalısın” dediler. Ayağa kalkın ve zalimlere karşı çıkın dediler.
Dediler demesine de “kendilerine” düşman edindiler alçakların her birini.
Ve sonra o adamlar batılılara emperyalistlere, faşistlere “mesela Amerika’ya Rusya ya” siz zalimlerdensiniz dediler. Dünyanın gözünün içine baka- baka “Dünya beşten” büyük dediler. Sömürüden söz ettiler, özgürlükten söz ettiler, insandan insan haklarından söz ettiler.
Etmekle kalmadılar ellerini uzattılar mazlumlara yeryüzünün neresinde yaşıyorsa. Ülkenin sınırların açtılar, ülke ahalisi kalbini ve sofrasını açtı gelenlerin kimliğine ve rengine bakmadan.
İşte bu aydınlık eylem, bu aydınlık duruş “Dünya zalimlerin korkuttu” Emperyalist devletlerin “her birini” ayrı ayrı korkuttu” silah tacirlerini korkuttu, savaş baronlarını korkuttu.
Ve bunların her biri “içimizde yaşayan” alçaklarla, dinsiz ve namussuzlarla vatan hainleriyle, kimi karanlık örgüt elemanlarıyla ve liderleriyle “güç birliği ederek” bu ülkeyi boğmak istiyorlar. Bu ülkeyi yenmek ve ezmek istiyorlar. Bu ülkenin kutsallarını dinini İmanını, camilerini yağma etmek istiyorlar, ve ezanlar sussun istiyorlar.
Bunu “açıktan diyemedikleri için” bu değerleri seslendiren adama “yani Tayyip Erdoğan’a” sen git diyorlar, gitmelisin diyorlar. Biliyorlar “o gidince” yeniden karanlık gelecek bu ülkeye. İşte o karanlığa ortak olmamak için “daha çok belli edelim safımızı” demeye çalışıyorum. Ne edeyim ancak bu kadarına yetiyor kalemim. Binler selam her birinize.