Anlaşılır bir dille söylemeye çalışırsam "bu savaş günlerinde, ve yeryüzünün Müslümanlara “dar” edilmeye çalışıldığı karanlık günlerde, çocukların "ölüme en yakın" olduğu günlerde, ve kadınların en çok vurgun yediği günlerde işte.
Elimde değil yine acılı ağlamaklı kelimEler konaklıyor kalbimde. Kalbim bir han kelimeler için topladıkça canım daha çok acıyor. Kalbime dokunan her kelime her söz yeni bir yara açıyor kalbimde. Kalbim delik deşik kardeşim, kalbim bir acı yumağı. Bunu sana söylemezsem kime söylerim ben?
Evet, yine canım büyük acıyor "yeryüzünde ümmetin hali" gözlerimin önüne düşünce. Ve yeryüzü kafirlerinin, yeryüzü zalimlerinin, Nemrutların Firavunların "mazlum insanların geleceği konusunda" yeni planlar yapmalarını duyunca kalbim acıyor kardeşim!
Deme bana "sana ne oluyor, sana ne bunlardan?" diye.
Hani bir zamanlar büyüklerimiz, hocalarımız, hutbe okuyan adamlar, vaaz edenler, kimi şeyh efendiler dediler ki.
"Müslüman olmanın ilk şartlarından biri" yeryüzünün her hangi bir yerinde bir Müslüman kardeşinin canı acıyorsa, senin de canının acımasıdır diye. Düşün bakalım "hep" böyle demediler mi bize?
İşte bundandır "seni bilmem ama" ben buna çok inandım. Çok hoşuma giden sözlerdi bu sözler her zaman. İman etmek böyle olmalı dedim kendime gönlüm teselli olsun diye.
Bundandır ümmetin başının "kafirler tarafından" belada olduğu bu zamanda "her ne kadar baharı gözler gibi olsak da" içimde hep bir kış taşıyorum işte.
İçimde bir kıyamet sancısını "göçmen çocukların ölümünü duydukça” bir yerlerden. İçimde bir hesap günü korkusu işte "ya öteki dünya da" bunlardan hesaba çekilirsek ne olur halimiz?" diye. Yoksa boş yere mi kahırlanıyorum sana göre ben, söyler misin?
Hesaba çekilirsek "dalları kuruyan ağaçlardan, hesaba çekilirsek kondukları dalları kesilen kuşlardan, aç kalmış kedilerden sokaklarda, susuz kalmış olanlardan hesaba çekilirsek "sahi" ne olur halimiz o dünya da sence? Boş ver "aldırma" mı diyorsun? Bu nasıl bir Müslüman tavrıdır böyle? Yok, en iyisi bir şey deme bana sen.
Allah aşkına "böyle bir hesap günü yok" deme şansımız var mı? Bütün kutsal metinler bu günden söz etmiyor mu bize? O zaman ne olacak bu insanlığın hali? Allah'ın mülkünü kendinin sanan Müslümanların hali ne olacak hesap gününde acep? Neden düşünülmez bunlar?
İnsan hangi hakla dağları taşları “kendinin sanarak” yok etmeye çalışıyor yaşadığı şehirlerde? Bu denizler sahipsiz mi ki "insan" böyle hoyratça kullanıyor? Bu beyaz adamlar kimler ki "o denizleri" başka insanların kullanmasını yasaklamaya çalışıyorlar?
Yani şimdi hep susalım mı "bunlar" yanı başımızda olurken?
Sormaktan yorgun düştüm. Sormaktan utanır oldum kendi kalbimden. Ekmeksiz susuz bırakılan insanlar aklıma düşünce canım acıyor elimde değil. Kadınlarımızın "saçma sapan" vurgun yemeleri canımı acıtıyor, söylemeyip te, ne yapayım yani?
Biliyorum kimi insanların uzaktan uzağa "ona ne oluyor?" dediklerini. Ama varsın desinler, varsın ne düşünürse düşünsünler. En azından acılarımın varlığını bilinsin istedim.
Bilinsin istedim zalimlerin yanında olmadığım.