Gidin bir elli sene geriye, ve orayı tarih kabul edin. Ya da yeni bir çağın başlangıcı. Ama daha ötelere gitmeyin. Mesela gitmeyin "on yılda" on beş milyon genç yarattık dedikleri günlere. Nasıl yaratmışlarsa "sen bu masalları" çok dinledin ey ahali. Sen çok alkış tuttun bu söylemlere. Çok kandın sen, ya da çok kandırdılar.
Ve sonra "nutuklar altında bir ülke işte. Yeni tanrılar.
Ne dini kalmış, ne imanı. Ne yıkılmamış camisi, ne yırtılmamış yakılmamış Kuranı "yani" kitabı Ülkenin.
Uzun edip sıkmayalım kimilerinin canını. Çok karanlık günlerdi o günler, çok acı, çok zalim, çok yoksul.
Ve daha sonra. Daha sonra ey ahali, daha sonra ülkemin güzel insanları/daha sonra.
Bazı kişiler geldi "kimisi solcu kimis sağcıydı" sözde. Sözde hepsi vatanperver idi.
Söylemeden geçmeyelim "biz şeriatçıyız" diyenler bile vardı içlerinde.
Ve onlar hep akıllıydı sözde. Kendilerini öyle sanıyor, öyle takdim ediyorlardı.
Bunların kimisi bize "eziliyorsunuz dediler, kimisi dinini düşün "sen dinsiz" oldun dediler.
Eşitlik dedi kimisi, kimisi şeriat, kimisi ekmek, kimisi özgürlük.
Kimisi devrim dedi, kimisi İslam devleti.
Yazdılar.
Konuştular.
Sokakları yakıp yıktılar.
Kimi zamanlar öne geçtiler.
Kimi zamanlar arkada kadılar.
Ölümlerini seyrettiler gençlerin
En sonunda "bir ülkenin" içine ettiler.
Binlerce anneyi acıya boğdular.
Binlerce babayı kahra.
O günlerden bu güne gelin, ve o kişileri bir daha seyredin.
Şimdi onların her biri, yani solcular, yani sağcı sandıklarımız, hatta bizim "şeriatçı" sandıklarımız.
Yani sağcısı da, solcusu da, şeriatçısı da.
Yaşadıkları şehirlerin "en güzel" evlerinde oturuyorlar.
Piyasanın "en pahalı" arabalarına biniyorlar. Kimisi özel çiftliklerinde oturuyorlar, ve "en çok" kangal köpeklerini seviyorlar.
Yani ey ahali, benim güzel halkım. Şimdilerde hepsi "kapitalizmin" davulunu çalıyorlar.
Pahalı hediyeler almayı seviyorlar çocuklarına, karılarına "ya da" sevgililerine.
Ama yine çok konuşuyorlar "nasıl" utanmazlarsa. Nasıl vicdanları azalmışsa işte.
Sen kendi haline yan ey halkım! Sen kendi derdine yan.
Sen ey ahali "sen" sen yine sokaklardasın işte.
Yine biraz yoksul.
Yine biraz umutsuz.
Yine biraz uykusuz.
Ve biraz masal dinleyen.
Yine alkış tutansın efendilere.
İyi ki diyorum "iyi ki" bir Tayyip Erdoğan çıkıp geldi de "uyanın" dedi. Uyanın "bir mumda" siz yakın karanlığa dedi.
Çok karanlıkta kaldığımızı söyledi. İyi ki söyledi.
Sahi "ne zaman kalkacaksın, ne zaman sen de bir mum yakacaksın" bu ülke artık aydınlansın diye.
Dünya beşten büyükmüş "bunu" sen ilk defa duydun ondan.
İlk defa duydun zalimlere "zalimsiniz" diyen birini.
Öyleyse "kendine" bir yeler belirle ey halkım.
En azından özgür olmayı dene "bir kez" olsun.
Seni seviyorum ey halkım.
Seni seviyorum ey insan.