Geçtiğimiz cuma günü, KONGED’in “kahvaltılı” sohbet toplantısında, bazı muhabirlere zarf içinde 350’şer lira verilmesi, sosyal medyayı da fısıltı gazetesini de hareket geçirdi..
Böyle olunca; hem bu olaya açıklık getirmek, hem de bir “özeleştiri” yapmak gerekir diye düşünüyorum..
…
“RÜŞVET” ALGISI
Önce şunu söyleyeyim, bu “zarf içinde verilen para” kamuoyunda “RÜŞVET” diye algılandı..
Demek ki, “rüşvet”in ne olduğu konusunda bile “bilgisiz” durumdayız..
Rüşvet; “resmî işlerde kayırma ve öne alma karşılığında bir ücret/bedel alma ya da verme”ye denir..
Yani, bir para alış-verişinin rüşvet olabilmesi için bir tarafın mutlaka devlet memuru olması gerekiyor..
Peki, KONGED’in gazetecilere verdiği zarf ne oluyor?
“Rüşvet” olmuyor, adını siz koyun artık..
Ama, adını koyabilmeniz için, “olayı” iyi bilmeniz gerekiyor..
…
KONGED Başkanı Ahmet Alper Alveroğlu diyor ki:
“Kurulduğumuz günden bu yana yerel basın bize çok destek oldu..
Geçtiğimiz hafta yönetim kurulu olarak bütün gazetelerimizi ziyaret ettik, faaliyetlerimi anlattık..
Bu ziyaretlerde gazete temsilcilerinin çoğu, gazetelerine abone olmamızı istedi..
Biz bu durumu yönetim kurulu ile değerlendirdik ve ‘yerel basına herkesin destek olması gerekir’ diye düşündük..
Bunu da gazetelere bildirdik..
İban numarası verenlere paralarını yatırdık..
Ziyaretler sonrası düzenlediğimiz bir etkinliğe neredeyse bütün basın geldi..
Gelenlerin çoğu fatura bilgileri ile gelmişlerdi ve biz aboneliği orada da yaptırdık..
Fatura bilgisi olmayan arkadaşlarımıza kolaylık olsun diye aboneliği direkt orada yapmak istedik..
Sonradan 2-3 arkadaş parayı iade etti..
‘Biz bu parayı alamayız muhasebeyle halledin dediler..’
Biz de tamam dedik..
Özetle, biz bu paraları şahsi olarak vermedik..”
…
SİYASET ZOR İŞTİR
Olayın özü bu..
Ama, uygulanış biçimi yanlış ve etik değil..
Nitekim AGC Başkanı Mevlüt Yenİ, “gazetecilik ve meslek kuruluşu başkanı refleksiyle” bu durumu yanlış bulduğunu sosyal medya paylaşımıyla ifade etmiş..
Doğrusu; “KONGED’in bu abonelik konusunu ya bizzat gazetelere gidip yapması veya abone olmak istediklerini, ‘ilgili bir arkadaşın gönderilmesi’ni istemesi”ydi..
Yapmamış, prosedürün nasıl işlediğini bilmediği için de böyle bir yanlışlık yapmış..
KONGED Başkanı AGC Başkanı’nın yaptığı çıkışa, “olayın bu noktaya geleceğini tahmin etmedik, yanlışımız olduysa özür dileriz” dese, olay bu kadar büyümezdi..
…
Siyasete girmeyi düşünen biri, “gazetecileri karşısına almak” yerine, siyasi inceliklerle işi geçiştirmeyi bilmeli biraz..
Eminim bu durum birçok kişiye ders olmuştur..
…
ÇÜRÜK YUMURTALAR
Öte yandan..
“Gazetecilere yöneltilen bazı suçlamalarda” haksızlık yapıldığını düşünmüyorum..
Çünkü, evet aramızda bazı çürük yumurtalar var ve yaptıkları bütün camiaya mal ediliyor..
Parayla haber yapanlar var..
Yemeğe veya içkiye haber yapan-yazı yazanlar var..
Son yılların modası da , “kahvaltılı-yemekli basın toplantıları”..
Bunlar da “etik” değil..
Ama, hiçbir meslektaşımın çıkıp da, “basın toplantısı yemekli-kahvaltılı olmaz, böyle olursa ben o toplantıya gitmem” dediğini duymadım..
Basını toplantıya çağıranlar da, “eğer bu toplantıyı yemekli veya kahvaltılı yapmazsak arkadaşlarınız pek rağbet etmiyor” diyorlar..
Ne acı değil mi?
…
İĞNE VE ÇUVALDIZ
Bütün bunları sineye çeken meslektaşlarımın, KONGED’in “abone ücreti” diye verdiği zarflara tepki göstermesi bana doğru gelmiyor..
Tepki gösterilecekse hepsine gösterilmeli..
Bir yemeğe veya içkiye kim haber yapıyorsa, hemen dışlanmalı..
Kim para karşılığı haber yapıyorsa, bu meslekte bir saniye bile tutulmamalı..
Kahvaltılı ve yemekli basın toplantılarına kimse gitmemeli..
…
Bunları da bir “özeleştiri” olarak kabul edin..
“Objektif gazetecilik” yapmak istiyorsak, önce iğneyi kendimize batırmamız şart..
Haksız mıyım?