Bu sözler, Japon antropolog Kalyo Yasuo’ya ait..
Japonların ne kadar gelenekçi insanlar olduklarını bilirsiniz..
Kalyo Yasuo, Türkiye'de bulunduğu sürede, “Türk kültürü”nü araştırdı, inceledi..
Yaptığı bu araştırmayı da bir “rapor” haline getirdi ve bu yılın başlarında Türk kamuoyuyla paylaştı..
Bugün bu “ŞOK RAPOR” ve ötesiyle ilgili biraz konuşmamız gerekiyor..
…
KORKUNÇ VE GARİP
Yasuo raporunda diyor ki;
“3 yıldır Türk kültürünü inceliyorum..
Bir şey çok korkunç, diğeri çok garip..
Korkunç olan, ‘Batı bu ülkeyi savaşmadan yok ediyor’..
Ülkede 3-5 dizi hariç, hepsi Türk din ve geleneğine ters..
Garip olan ise, herkes bu korkunç durumu biliyor ama yine de izliyor..
Anne-baba ise çocuğu ile izliyor, hayret..”
…
Gerçekten de, her türlü ahlaksızlığın işlendiği dizilerin “Türk aile yapısını” dinamitlediği gerçeği artık iyice belirginleşti..
Peki, Japon bilim adamının bu açıklamaları ülkemizde dikkate alındı mı?
Gerekli etkiyi uyandırdı mı?
Hayır..
Bu neyi gösteriyor?
“Uyku halimizin” devam ettiğini gösteriyor..
Yani;
Milli ve manevi değerlerinden uzaklaşan, uzaklaştırılan Türkiye’de, “yozlaşmayı önlemek” için herhangi bir çalışma yürütülmüyor..
Ve toplumumuz. “kimlik kaybına uğramaya” devam ediyor..
Bunu görmezden gelmeyin artık..
…
İSTANBUL SÖZLEŞMESİ
“Türk aile yapısını” dinamitleyen bir başka konu da “İstanbul Sözleşmesi”..
Biliyorsunuz;
“AB Uyum Yasaları” diyerek aile yapımızda Avrupa tarzı düzenlemelere girişildi..
Kimliğimizle bağdaşmayan bir aile anlayışı dayatıldı..
Ve kadınla erkeği birbirine düşürecek toplum anlayışı oluşmasının yolu açıldı..
…
11 Mayıs 2011’de imzalanan sözleşmede vitrine konan şey, “kadına şiddeti önleme” konusu..
Peki, İstanbul Sözleşmesi kadına şiddeti bitirir mi?
Elbette bitirir..
Belki hepsini değil, ama “aile içinde kadına şiddeti” bitirir..
Bakın nasıl bitirir;
…
İşinizi bitirdiniz eve geldiniz..
Bir de baktınız ki, karınız bir erkekle yatakta..
Veya 14 yaşındaki kızınız kendi yaşıtı bir kaç gençle oynaşıyor..
…
Bu durumda;
Bağıramazsınız, küfredemezsiniz, dövemezsiniz, öldüremezsiniz, hakaret edemezsiniz, tokat bile atamazsınız..
Hatta, o durumda yakaladığınız karınıza ya da kızınıza, “kızgın bir surat ifadesiyle” bile bakamazsınız..
Çünkü, “Sözleşme”ye göre, bunların hepsi ŞİDDET..
Tavır koymak, surat asmak, küsmek “psikolojik şiddet”e giriyor..
…
Diyelim ki; bunların hiçbirini yapmadınız ve “ne haliniz varsa görün” deyip evden çıkıp gittiniz..
Gittiniz, ama evin nafakasını, harçlığını kesemezsiniz..
Bu da “ekonomik şiddet”e giriyor, yapamazsınız..
…
Yani.
İstanbul Sözleşmesi’ne göre;
Bu durumu namus meselesi yapmak “geleneksel”, şeref meselesi yapmak “örfi”, zina saymak “dini” meselelerdir..
Karınızın veya kızınızın cinsel hayatına karışamazsınız..
…
SONRAKİ ADIM
Özetle..
“İstanbul Sözleşmesi” Türkiye’nin bekasına yönelmiş en büyük tehdittir..
Japon antropolog Kalyo Yasuo’nun dediği gibi;
“Batı, Türkiye'yi savaşmadan yok ediyor..”
Yöneticilerimiz ve Türkiye aydını, bu vahim gelişmelere kafa yormalı biraz..
Ve..
1- İstanbul Sözleşmesi vakit geçirilmeden yürürlükten kaldırılmalı..
2- Dizilere gereken ayar verilmeli..
Yoksa?
Bundan sonraki adım, insanları köleleştirmek ve robotlaştırmak olacaktır..
Bunu mu istiyorsunuz?