Ortalama aklı ve sorgulama yetisi olan sıradan bir kitleye bazı sorular soracağım..
Ardından da “emekçilerin maaşı”yla ilgili son durumu ve bir zihniyeti anlatacağım..
Ötesi size kalıyor..
…
AKILLI SORULAR
Dünyanın sayılı şehirlerinden biri olan İstanbul'da, 31 Mart 2019 seçimlerinden önce “Millet İttifakı”nın ana aktörü partinin il başkanı hiç ortalıklarda gözükmedi..
O zaman uyanmadınız..
Sağlam bir çalma sonucu, şaibeli bir mazbata vakasından sonra bu ittifak adayı 18 gün başkanlık yaptı..
Seçim sürecinde hiç ortalıkta gözükmeyen il başkanı bir anda ortaya çıktı..
Ve 18 gün boyunca belediyenin her toplantısında –adeta- bir “Eş Başkan” gibi sürekli poz verdi..
“Bir partinin il başkanının belediyenin toplantısında ne işi var” diye hiç bir CHP’li sormadı..
Hadi yine uyanamadınız..
Şimdi seçim yenileniyor..
Bu sefer sadece il başkanı değil, CHP’nin genel başkanı da kayboldu ortadan..
“Neden” diye bunu da sormayacak mısınız?
“Bu talimatlar kimden geliyor” demeyecek misiniz?
…
Geçelim konunun öte yanına..
“Bu Millet İttifakı’nın adayına Yunanlılar neden destek verir” demeyecek misiniz?
“Bu ittifakın adayına FETÖ ve PKK’lar neden destek çıkar, neden oy ister” demeyecek misiniz?
Diyelim ki; aklınız algı operasyonlarıyla dumura uğradı ve “bu davranış ne anlama gelir”i bir türlü anlayamıyorsunuz..
Peki, en azından fikir almak için bile olsa, bunu bir bilene sormayacak mısınız?
…
Ayrıca..
Ekrem’in, başkanlık yaptığı 18 günde belediyenin verilerini alelacele neden kopyalamaya çalıştığını da sormayacak mısınız?
Bilenler hatırlasın, bilmeyenler araştırsın ya da biz söyleyelim;
Birinci Dünya Savaşı’nın ardından İngilizler İstanbul’u işgal ettiklerinde, ilk iş olarak belediyenin evraklarına el koymuşlardı..
“Bu ‘belediye hafızası’ niye bu kadar önemli ve niye kopyalandı, kim için kopyalandı”nın cevabı bu kadar ortada iken, hala anlamamakta direnecek misiniz?
Yüzyıllardır Sultanahmet Meydanı dediğimiz, bütün dünyanın de Sultanahmet Meydanı olarak tanıdığı meydana, “Millet İttifakı’nın adayı niye ısrarla Ayasofya Meydanı” diyor diye hiç sorgulamayacak mısınız?
Bu soruları kendinize veya bir bilene sormak yerine..
İktidara güvenenlere yine "koyun" demeye devam mı edeceksiniz?
…
EMEKÇİLER VE MAAŞ
CHP’lilerin bu durumu anlayacağını pek sanmıyorum..
Hatta, şimdi yazacaklarımı da anlamayacaklar..
…
CHP’li birçok belediyede, emekçilere maaş ödenemiyormuş..
Antalya’da da Döşemealtı aynı durumda..
Çok yakında bu belediyeler arasına Büyükşehir dahil, Antalya’daki diğer CHP’li belediyelerin de katılacağı öne sürülüyor..
Ve herkes, “niye Ak Parti’li belediyelerde böyle bir şey olmuyor da CHP’li belediyelerde oluyor” diye merak ediyor..
Gelin bunu bir “kıssa” ile anlatalım size..
…
Kudüs’te görevlendirilen bir gazeteci, Ağlama Duvarı’nın önünden her geçişinde yaşlı bir Musevî’nin orada öyle durup dua ettiğini fark etmiş..
Bir hafta, iki hafta derken sonunda adamla bir röportaj yapmaya karar vermiş..
İzin alıp teybini açmış, “kimsiniz” diye sormuş adama:
“Adım David, Polonya Yahudi’siyim.. Yaşım 65.. Smalla'da bir manav dükkânım var.. Evliyim.. İki çocuğum Tel Aviv'de bir çiçek serasında çalışıyor..”
- Sizi her gün burada, Ağlama Duvarı’nın önünde dua ederken görüyorum..
“Evet, her sabah dükkânı açmadan buraya gelirim.. Dünya barışı ve insanların kardeşliği için dua ederim.. Öğle tatilinde insanların mutluluğu, acıların sona ermesi için Yaradan'a yalvarırım.. Akşam da eve dönerken, bu kez dürüst ve iyi insanların esenliği için dua ederim.. Cumartesi günümü de burada, yine dua ederek geçiririm..”
- Ne güzel.. Kaç senedir sürdürüyorsunuz bunu?
“İsrail’e göçtüğümden beri, yani 40 yılı geçti..”
Gazeteci çok etkilenmiş, heyecanla sormuş:
- 40 yıldır her gün dua ediyorsunuz.. 40 yıldır yılmadınız.. Bugün nasıl bir duygu içindesiniz, neler hissediyorsunuz?
Uzun uzun iç geçirmiş yaşlı Musevî; sonra bezgin bir sesle yanıtlamış:
“Vallahi artık bilemiyorum, içimde sanki gerçekten duvara konuşuyormuşum gibi bir his var..”
…
ANLADINIZ SİZ ONU
Bu soruları sorsak, mevcut manzarayı böylesine alenen gözlerinin içine soksak bile..
Duyuramayacağımız ve gösteremeyeceğimiz, “akıl engelli” körler ve sağırlar var..
Bir de..
Hakikatleri duymaktan kaçan, rahatsız olan görse, okusa ve duysa bile anlamayacak, anlamak dahi istemeyecek aklı kıtlar var..
Diyeceklerim bu kadar..
…
NOT: Katkıları için Nebi Karakaş ve Cemal Altan’a teşekkür ederim..