Antalya'ya bir sürü yatırım yapılıyor..
Yeni projeler hayata geçirilmeye çalışılıyor..
Ama..
Bir kesim bütün bunları acımasızca eleştiriyor..
“Boğaçayı yanlış.. 100. Yıl yanlış.. Lara yanlış.. Dokuma yanlış.. Doğu Garajı yanlış.. Otobüs terminali yanlış.. Raylı sistem yanlış.. Meydan yanlış.. Park yanlış.. Kentsel dönüşüm yanlış.. Kruvaziyer liman yanlış.. Vesaire..”
Önüne gelen atıyor “çarpı”yı..
İyi de, işin doğrusu nedir?
İşte rahatsızlık burada başlıyor..
“Şu yanlış, doğrusu budur” diyen yok..
Ya da “yuvarlak” laflar: “Bulunur canım bir şey..”
…
RESİM ÇARPILAR İÇİNDE
Bunu anlatan çok iyi bir hikaye vardır bilirsiniz..
Usta bir ressamın öğrencisi eğitimini tamamlamış..
Büyük usta, öğrencisini uğurlamış..
Çırağını uğurlarken, “Yaptığın son resmi, şehrin en kalabalık meydanına koyar mısın” demiş..
Ve ilave etmiş:
“Resmin yanına kırmızı bir kalem bırak.. İnsanlara, resmin beğenmedikleri yerlerine bir çarpı koymalarını rica eden bir yazı iliştirmeyi de unutma..”
…
Öğrenci, yaptığı yatağa uzanmış yarı çıplak bir kadın resmini meydana koymuş..
Ve birkaç gün sonra bakmaya gitmiş..
Bir de ne görsün?
Resim çarpılar içinde..
Üzüntüyle ustasının yanına dönmüş..
Usta ressam, “üzülme, aynı resmi bir daha yap” demiş..
Öğrenci, aynı resmi yeniden yapmış..
Usta, resmi yine şehrin en kalabalık meydanına bırakmasını istemiş..
Fakat bu kez yanına bir palet dolusu çeşitli renklerde boya ile birkaç fırça koymasını söylemiş..
Yanına da, insanlardan “beğenmedikleri yerleri düzeltmesini” rica eden bir yazı bırakmasını önermiş..
Öğrenci denileni yapmış..
Birkaç gün sonra bakmış ki, resmine hiç dokunulmamış..
…
YAPICI OLMAK ZORDUR
Sevinçle ustasına koşmuş..
Usta ressam bunu şöyle açıklamış:
“İlkinde, insanlara fırsat verildiğinde ne kadar acımasız bir eleştiri yapabildiklerini gördün..
Hayatında resim yapmamış insanlar dahi gelip senin resmini karaladı..
İkincisinde ise, onlardan yapıcı olmalarını istedin..
Kimse dokunamadı..
Çünkü..
Yapıcı olmak eğitim gerektirir..
Ve gördüğün gibi..
O çarpıyı koyanların hiçbiri, bilmediği bir konuyu düzeltmeye cesaret edemedi..”
…
HERKES “GAZETECİ”
Tıpkı hikayedeki gibi..
Çarpıyı koymak kolay..
Ama fırça ve boyayı eline alıp düzeltecek kimse çıkmıyor..
Çünkü..
Ya konuyla ilgili bilgisi yok, ya da “o işe veya kişiye “muhalif”..
Aklı yerine duygularını kullanıyor..
Örneğin..
Bizimi yazdığımız yazıları, bir gazeteci olarak yaptığımız tespitleri beğenmeyenler, “böyle gazetecilik mi olur” diye atıyor “çarpı”yı..
Hoşlarına giden yazı yazanları “iyi gazeteci”, hoşuna gitmeyen yazı yazanları “kötü gazeteci-kalemşör” olarak niteliyor..
Bir “gazeteci”nin nasıl bir gazeteci olması gerektiğini bilmesi için “okullu ya da alaylı” olarak bunun eğitimini alması, yıllarca bu işi yapması lazım..
Böyle bir eğitimi ve bilgisi yok, ama “gazeteci”yi eleştirebiliyor ve hemen koyuyor “çarpı”yı..
…
BULUNUR CANIM BİR ŞEY
Antalya’da ne yazık ki..
Ağzı olan konuşuyor..
“Ucuz siyaset” herkesin kolayına geliyor..
Bunun adı, “çamur atmak”tır..
Kente yapılacak hizmetleri geciktirmektir..
Bilgi sahibi olmak isteyenlerin kafasını karıştırmaktır..
…
Muhalif kesimin konuştuklarını şöyle bir gözünüzün önüne getirin..
Menderes Türel’in yaptığı her şey ve bizim yazdıklarımız hep “tu-kaka”..
Tamam, “tu kaka” olsun da, peki “daha iyisi için” bir öneriniz var mı?
“Tıss” cevap yok..
Ya da “yuvarlak” laflar: “Bulunur canım bir şey..”
…
ZAMAN KAYBETTİRMEYİN
Yapmayın beyler..
Yanlış varsa, hep birlikte buna karşı çıkalım..
Ama doğrusunu da ortaya koyalım..
Antalya'ya yapılacak hizmetler için zaman kaybetmeyelim..
Başka Antalya mı var?