Türkiye Kamu Sen dün bütün Türkiye’de, “Andımız Kaldırılmasın” eylemi yaptı..
Antalya Kapayol’da da -50 kişinin bile itibar etmediği- bir eylem gerçekleştirildi..
Bir de “dört sayfalık bir basın açıklaması” yapıldı ki, sormayın..
Okuyunca, “eğer andımız kaldırılırsa Türkiye biter, milletimiz yok olur, Türk adı silinir gider” diye korkuya kapılırsınız..
…
KAMU ÇIKARI VAR MI?
“Türkiye Kamu-Sen”i bilmeyenler için hatırlatayım;
24 Haziran 1992'de kurulmuş kamu çalışanları arasında faaliyet gösteren bir memur sendikaları konfederasyonudur ve tam adı "Türkiye Kamu Çalışanları Sendikaları Konfederasyonu"dur..
Konfederasyonun amacı, işi-gücü de, “kamu görevlilerinin ortak ekonomik, sosyal ve mesleki hak ve çıkarlarını korumak ve geliştirmek” olarak tüzüklerinde yer alıyor..
Bütün bunları yaparken, “üyelerinin, kamu çıkarları doğrultusunda çalışmasını sağlamak” gibi bir misyonları da var tabii..
Bu tariflerin ışığında soralım;
“Andımızın kaldırılıp-kaldırılmamasında ‘nasıl bir kamu çıkarı’ var ki, ‘kaldırılmasın’ diye eylem yapıyorsunuz?”
…
Yaptıkları basın açıklamasında diyorlar ki;
“Cumhuriyetimiz ve milli devlet yapımız büyük saldırılarla karşı karşıya” imiş..
“Adına çözüm süreci denilen bir takım uygulamalarla milli kimliğimiz yok edilmek istenmiş, bu topraklardan Türk adı silinmeye çalışılmış”mış..
Allah bunlara akıl-fikir versin..
Ülkemizde, “PKK destekçisi politik bir azınlık” dışında kimsenin “Türklükle, Türk olmakla” bir alıp veremediği var mı?
Andımız kaldırıldıktan sonra bile, 4 yıldır “Türklükle, Türk olmakla” ilgili olumsuz bir gelişme mi yaşandı?
…
OLACAK ŞEY DEĞİL
Kaldı ki;
Danıştay’ın “Andımız” uygulamasına yürürlük kazandıran kararını “Türklük” ekseninde tartışmak hem abesle iştigaldir, hem de ayıptır..
“Eylem” yaparak bu tartışmayı sürdürenler de bu yanlışa ve ayıba ortaktır..
Ülke büyük bir “kurtuluş savaşı” verirken..
Ülke yepyeni ufuklarla yeniden yapılanarak, “bir var olma mücadelesi” yaparken..
Ülke, “küresel güçlere teslim olmamak” için çırpınırken..
Ülke, “tüketen olmaktan çıkarılıp üreten haline getirilmeye” çalışılırken..
Ve bütün bunlar için, sivil-resmi bütün kurumların elini taşın altına koyması gerekirken..
Bir “slogan”ın peşinden koşmak, bir sloganın “kimliğimizi var ya da yok edeceğini” düşünmek, bir de bunun için eylem falan yapmak olacak şey değil..
…
Zaten Danıştay bu kararıyla, “yürütmenin alanına” girmiş, bir diğer ifadeyle yetki gaspında bulunmuş ve icranın takdir hakkını yok saymış..
Demokrasilerin olmazsa olmazı “güçler ayrılığı” yeni sistemle yerli yerine oturtulmaya çalışılırken..
Danıştay, kendini “yürütme”nin yerine koymuş..
Asıl protesto edilmesi gereken bu iken..
“Danıştay kararını doğru sayıp” eylem yapmak hiç olacak şey değil..
…
VALİ “DERS” VERDİ
Kamu Sen’i yönetenlere diyorum ki;
Birkaç gün önce Antalya Valisi Münir Karaloğlu, bütün Türkiye’ye örnek olacak, aynı zamanda size de ders olacak bir uygulamaya imza attı..
“Kamuda çalışanların mesai saatlerinde kahvaltı etmesini, sigara için işini bırakıp dışarı çıkmasını” yasakladı..
Niye?
1- Mesailerini millet ve ülke adına harcamaları için..
2- Eski sistemde (Andımız da varken) olduğu gibi, “salla başını al maaşını” devrinin bittiğini anlamaları için..
3- Üretmenin ve verimliliği arttırmanın bu ülke ve halkı için yapılacak en önemli vazife olduğunu kabul etmeleri için..
Kamu Sen olarak, kamu çalışanı üyelerinize bugüne kadar “Vali Karaloğlu’nun dediği gibi” olmalarını hiç söylediniz veya bu konuda bir çalışma yaptınız mı?
Yapmadınız..
“Üyelerinizin haklarını ve çıkarını” kollayacaksınız elbet..
Ama önce, “bunun slogan peşinde koşarak değil çalışarak, üretimi ve verimliliği arttırarak yapılabileceğini” anlamanız gerekmez mi?
…
Bırakın artık şu slogan peşinde koşmayı da “dünya gerçekleri”yle yüzleşin biraz..
Tabii, “Türklükle, Türk olmakla” bir sorununuz yoksa..