Bugün sizlerle biraz dertleşelim diyorum..
Konumuz Antalya olsun ve konuşalım, tartışalım, düşünelim..
Bakalım bu yazı bizi nereye götürecek?
…
ALLAH’A EMANETİZ
Antalya Büyükşehir Belediyesi’nin yeni Başkanı Muhittin Böcek’e gerçekten “kolaylıklar” diliyorum..
Niye “kolaylıklar”?
Çünkü; o kadar çok “diyet” ödeyecek ki, bunu kaldırmak hiç kolay değil..
Bunun yanısıra bir de belediye işleri var..
Hemen her gün “her kesimden” onlarca randevu talep edip “istekleri olanlar” var, istekleri olmazsa “diş bileyecek olanlar” var..
Vaadettikleri var, bunlar için yaratması gereken kaynaklar var..
Mustafa Akaydın gibi, “partim istedi ben de yaptım” diyecek noktaya geleceği “partisinin istekleri” var..
Şu anda çevresini sarıp, “ben buradayım, seni destekledim, gör beni” diyecekler var..
…
Bütün bunlara karşı..
Hepsini tereyağından kıl çeker gibi halledecek bir Muhittin Böcek yok..
20 yıl başkanlık yaptığı ilçeye bakın, ne demek istediğimi anlarsınız..
…
Böyle bir manzara karşısında söyleyebileceğim tek şey kalıyor;
“Allah Antalya’yı korusun..”
Bana katılmayan var mı?
…
LAF SOKUŞTURANLAR
Menderes Türel seçilemedi ya..
Birçok meslektaşım, “Türel’i desteklediğim için bana laf sokmayı” iş edindi..
Bunlardan bazıları da, “bilgiçlik” taslamak için bol bol “Türkçe olmayan terim” kullanıyor..
Belli ki; anlaşılmaz olmakla, “ben entelektüelim, senin gibi avamlar elime su dökemez” demeye getiriyor..
Şimdi bunlara kısa bir cevap vereceğim izninizle..
…
İki-üç kitap okuyup, birkaç yazarın da lafını ezberleyince “çok şey bildiğini” zannedenler var..
Ülkelerine, dünyaya ve hayata ya sağ gözleriyle bakıyorlar ya da sol gözleriyle..
Bir türlü iki gözlerini de açıp ufuklarını genişletmeyi düşünemiyorlar..
“En tehlikeli insanlar, bilmediğini bilmeyenlerdir” derler..
Aslında Türel de, işte bu bilmediğini bilmeyenler yüzünden kaybetti..
Ve şimdi bu tiplerin hemen hepsi, Böcek’in yanıbaşında..
…
Bir zamanlar kendini “devrimci” zanneden biri bana, “yazmak, molotof kokteyli sallamaktır” demişti..
Bu tarif, yazarın da yazdıklarının da yanında biraz hafif kalıyor..
Ama, yine de bu tarifin ışığında “bana laf sokuşturanlara” şunu söylemek istiyorum;
“Unutmayın; molotof kokteyli sallıyorsanız, yaralanmayı da göze alacaksınız..”
Kızmak yok, gücenmek yok..
…
NASIL ANLATMALI?
Sevgili Cemal Altan şöyle bir yazı paylaşmıştı..
“Biz; hakir görmenin, aşağılamanın ve bunu alenen yapacak kadar küstahlaşmanın hemen her zaman yerildiği bir kültürden geliyoruz..
Kendimiz gibi düşünmeyen, kendimiz gibi yaşamayan, kendimizin siyasi tercihlerini kabul etmeyen kitlelere karşı kırıcı, kaba, görgüsüz, kötü tavırlar göstermemeliyiz..
Dinlemeliyiz, eleştiriye tahammül edip, özeleştirimizi yapmaktan çekinmemeliyiz..
Kamu kullanımlarında ‘benim hırsızım iyidir’ görüşünden vazgeçmeliyiz..”
…
1- Aramızda çok sayıda “okumuş cahil” varken..
2- Milletinin bir kısmını aşağılamaktan çekinmeyen “zübük”ler ülkemizde cirit atarken..
3- Karşı fikre tahammülsüzlerin sayısı bu kadar çokken..
Kime, neyi, nasıl anlatmalı acaba?
…
Antalya için endişelerimi anladınız sanırım..