Dün, “gençliğimizin manzarası”nı örneklerle ortaya koymuş ve büyük(!)lerimize bazı hatırlatmalar yapmıştım..
Gençlerimizin bu “şiddete eğilimi ve duygusuzluğu” konusunda Milli Eğitim Müfettişi Doğan Ceylan’ın bir rapor hazırlamak için görevlendirildiğini, bunu da sizlere bugün aktaracağımı söylemiştim..
“Duygusuz Nesil Tehlikesi” başlıklı raporu biraz sonra okuyacaksınız..
“Siz, çocuklarınız ve geleceğiniz için” lütfen çok dikkatli okuyun..
10 Kasım Atatürk’ü Anma Günü’nde, bundan daha iyi bir “ANMA” olamaz bence..
…
HAYATLARI “EĞLENCE”
Hayatın gerçekliklerinden habersiz, duygusuz ve bencil bir nesil geliyor..
Şehitler için gözyaşı döken kendi ana babalarını anlamıyorlar..
Başkalarının çocukları için ağlanmasına anlam veremiyorlar..
Yanıbaşımızdaki savaşlar, acı çeken çocuklar, ölen onbinlerce insan onları hiç ilgilendirmiyor..
Bütün acı gerçekleri çizgi film tadında izliyorlar ve yürekleri hiç acımıyor..
Hayatlarının odağındaki tek şey eğlenmek..
Eğlenemedikleri tüm zamanları kendilerine bir işkence olarak görüyorlar..
…
Kendileri için yapılan fedakarlıkların hiç farkında değiller..
Kıymet bilmiyorlar ve vefasızlar..
Herkesi kendilerine hizmet için yaratılmış olarak görüyorlar..
İnsanlara verdikleri değer, onların isteklerini yerine getirebildikleri ve ne kadar eğlendirdikleriyle orantılı..
Hayatlarında eğlenceden başka bir amaç olmadığı için, artık tek eğlence kaynağına dönmüş telefon ve tabletlerini ellerinden aldığınızda dünyanın sonunun geldiğini zannediyorlar..
…
Geçmiş onları pek ilgilendirmiyor, atalarımıza karşı vefasızlar..
Dedelerinin canları, kanları pahasına vermediği vatan toprağını en iyi fiyatı verene satacak kadar maneviyattan yoksunlar..
Vatan, onlar için son model bir cep telefonundan daha değersiz..
…
Milletimizin geleceği açısından endişeleniyorum..
20 yıl sonra bu nesil, nasıl ana-baba olacak?
Kendine hayrı olmayan bu nesil nasıl çocuk yetiştirecek?
Evlerini nasıl idare edebilecek?
Ülkeyi nasıl yönetecek?
Vatanı nasıl savunup can verecek?
…
NEDEN BÖYLELER?
Bütün bunlar neden oluyor izah edeyim..
Altın kafeslerde çocuklar yetiştiriyoruz artık..
Uçmayı bilmeyen kuşlar gibi, çocuklar hayattan bihaber..
- Açlık nedir bilmiyorlar, yedikleri önlerinde yemedikleri arkalarında, acıkmalarına fırsat bile vermiyoruz..
Öyle ki, yemek yemeyi bile işkence görür hale geliyorlar..
- Susuzluk nedir hiç bilmiyorlar, hiç susuz kalmamışlar..
Üç adımlık yolda bile susarlar diye yanımızda içecek taşıyoruz..
Çocuk daha ‘susadım’ demeden ağzına suyu dayıyoruz..
- Çocuklar hiç üşümüyorlar..
Soğuk havalarda evden çıkarmıyoruz..
Okula giderken kırk kat sarmalayıp çıkarıyoruz dışarı, hiç titremiyorlar..
- Çocuklar hiç ıslanmıyorlar..
Evden arabaya kadar bile üç metrelik mesafede şemsiyesini başına tutuyoruz..
Saçına bir tek yağmur damlası düşürmüyoruz..
- Yorgunluk nedir bilmiyor çocuklar..
İki adımlık mesafelere bile arabayla götürüyoruz onları, yorulmasınlar diye..
Birazcık parkta koşsalar, hasta olacak diye engel oluyoruz..
Onlar, takatleri tükenecek kadar hiç yorulmuyorlar..
- Yokluk nedir bilmiyorlar, daha istemeden her şeyi önlerine sunuyoruz..
Bu yüzden varlığın kıymetini bilmiyorlar..
- Onlar bir yanığın veya bıçak kesiğinin acısını bilmiyorlar..
Elleri yanmasın, kesilmesin sakın diye onlara ne bıçak tutturuyor ne ocak yaktırıyoruz..
…
Çocuklar hissetmiyor yaşamı..
- Açlığı bilmediği için açlara acımıyor..
- Üşümek nedir bilmedikleri için sokaktaki evsizleri umursamıyor..
- Yokluk nedir bilmedikleri için ekmeğe gelen zam onların dikkatini bile çekmiyor, haber kalabalığı olarak görüyor, gülüp geçiyorlar..
- Sıcak odalarında yaşadıkları için evsizlik nedir, sürgün nedir anlamıyor, savaşları, kurşunlanan ölen insanları umursamıyorlar..
- Acımıyorlar..
- Kıymetini bilmiyorlar ekmeğin, elbisenin, barışın ve huzurun, ana babanın..
…
DEVLET HİSSETMELİ
Müdahale edilmezse, gelecek iyi şeyler getirmeyecek güzel ülkemize..
Bu sorunu devlet derinden hissetmeli..
Bu sorunun çözümü için ciddi çalıştaylar düzenlenmeli..
Öğretim programları ve ders materyalleri revize edilmeli..
Okulların duygu eğitimi konusunda rolleri artırılmalı..
Geç kalınmadan bu sorun mutlaka çözülmeli..
Bu sorun çözülmezse, ülke çözülecek..
…
Müfettiş Doğan Ceylan’ın bu raporundan herkesin çıkaracağı bir “ders” var..
Umarım alan olur..