Yabancı basında geçtiğimiz haftalarda dikkat çeken tartışmalardan birisi, milenyum kuşağındaki gençlerin 40’lı yaşlarda emekli olabilme şansının bulunup bulunmadığıydı.
Her ülkenin sosyal güvenlik sistemi birbirine göre farklılıklar gösterse de, 60 yaşından önce emekli olma fırsatı sunan ülke sayısı yok denecek kadar az. Yaş sınırı ABD ve bazı batılı ülkelerde 67’ye kadar çıkabiliyor.
Elbette, emeklilik yaş sınırını değerlendirirken bakılması gereken kriterler arasında ortalama ömür ve yaşam kalitesi gibi çok sayıda kriter bulunsa da, asıl değinmek istediğim konu bu olmadığı için detaylara girmek istemiyorum.
Emeklilik için her ülkede yasal bir yaş sınırı bulunduğuna göre 40 yaşında emeklilik fikri nasıl olur da bir tartışma konusu haline gelir diye düşünmüş olabilirsiniz. Hele ki, iş hayatına hızlı bir giriş yapan milenyum kuşağındaki gençlerin erken emeklilik şansına sahip olmayan en şanssız kuşak olduğunu düşündüğümüzde tartışmaların aslında yasal emeklilik yaşının ötesinde farklı boyutlara odaklandığını söyleyebiliriz.
Öncelikle milenyum kuşağını daha önce hiç duymayanlar için kısaca tanımlamakta fayda var. İnsanları yaş gruplarına göre demografik ve davranışsal olarak incelemeyi kolaylaştırmak amacı ile farklı gruplandırmalar mevcut. En yaygın tanımlama, insanları doğrudan yaş gruplarına ayırarak X, Y ve Z kuşağı olarak sınıflandırsa da, farklı demografik özellikleri de göz önüne alarak yapılan çeşitli gruplandırmalar da söz konusu.
İşte, milenyum kuşağı olarak adlandırılan grup da, Y kuşağının son temsilcileri ile Z kuşağını kapsayan oldukça genç bir yaş grubuna verilen isim olarak karşımıza çıkıyor. Bazı araştırmacılar 1970’lerin ikinci yarısından sonra doğanları da bu gruba dahil etse de, yapısal olarak baktığımızda milenyum kuşağının davranış kalıplarını temsil edebilecek olan yaş grubunun 1985’ten sonra doğanlar olduğunu söyleyebiliriz.
Asıl konumuza dönersek, “milenyum kuşağının 40 yaşında emekli olabilmesi mümkün mü?” sorusuna cevabımız ilk etapta ‘imkânsız’ olacaktır. Dünya nüfusu, bu nüfusun içindeki yaşlı nüfusun oranı ve ortalama ömür gibi parametreler göz önüne alındığında en sosyal devlette bile böyle bir sistemin başarılı olamayacağı açık.
Bununla birlikte, ülkelerin yasal emeklilik sistemlerini bir kenara bırakarak milenyum gençliği gibi yalın ve hedefe odaklı düşündüğümüzde, onların emeklilik beklentilerinin diğer yaş gruplarından oldukça farklı olduğunu görüyoruz.
Bu fark, 60’lı yaşlarda emekli olup yazlıkta torunlarıyla dinlenmek ya da bir köyde kendini toprağa vermek yerine orta yaş olarak adlandırılan 40’lı yaşlardan itibaren çalışmaya daha az zaman ayırmak, daha esnek koşullarda çalışmaya devam ederek, daha az gelecek kaygısı ile, tıpkı gençlik günlerindeki gibi hayatını sürdürmeye devam etme beklentisi olarak karşımıza çıkıyor.
Peki, böyle bir hayalin gerçekleşmesi mümkün mü? O sorunun cevabını da bir sonraki yazımda değerlendirmek istiyorum.