Her yaz olduğu gibi Ağustos ayına girdiğimiz bu günlerde aşırı sıcaklar ve nemden bunalan bir Antalyalı olarak kentin son 30 yıldaki hızlı büyüme sürecinin iklime olan etkisini merak ederek geçtiğimiz günlerde Meteoroloji web sitesine göz attım. Amacım, diğer kaynaklardan toplayacağım nüfus, göç ve yapılaşma gibi istatistiklerden de yararlanarak hızlı kentleşmenin kent iklimini etkileyip etkilemediğini inceleyerek bulgularımı bu köşede paylaşmaktı.
Maalesef, Meteoroloji Genel Müdürlüğü web sitesinde sunulan sınırlı miktardaki veriler bu analizleri gerçekleştirmek için yetersiz olduğu için an itibariyle amacıma ulaşmam mümkün olmadı. Sitede araştırmacılara yönelik ücretli verilerin üye olarak sağlanabileceği imkanlar mevcut ancak bu verilerin kapsamı konusunda henüz bilgi sahibi değilim. Sitede ayrıca mevcut verilerle yapılmış çok sayıda akademik çalışamaya ait makaleler de yer alıyor. Sunulan çalışmalar arasında muhtemelen iklim değişikliğinin etkileri üzerine çalışmalar mevcuttur ancak ilerleyen zamanlarda ilgili verilere ulaşabilirsem bölgeye ait analizleri yapıp sonuçlarını paylaşmak isterim.
İlgili web sitesinde geçmiş döneme ait verilen genel rakamlara baktığımızda ise en çok dikkatimi çeken detay, 1929’dan günümüze kadar geçen 87 yıllık sürece ait mevsim ortalamaları ile 1981-2010 arası son 30 yıla ait mevsim normalleri arasında ciddi bir ısı artışı yaşanmadığı yönünde. Hatta, son 30 yıl içerisinde mevsim ortalamalarında yaz ayları hariç yaklaşık birer derecelik ısı azalışı bile söz konusu. Haziran, Temmuz ve Ağustos aylarında ise birer derece ısı artışı yaşanırken, aylara ait ortalama en yüksek sıcaklıklarda ise bir derece civarında artış görülmüş.
Ev ve iş yerlerinde sıcaklardan bunalıp sürekli klimalara yüklenirken klimaların dış ünitelerinden çıkan sıcaklık kent iklimini ne düzeyde etkiliyor sorusunun cevabını hep merak etsem de web sitesinde sunulan kısıtlı bilgilerden bu sorunun cevabına ulaşmak da henüz mümkün görülmüyor.
Bununla birlikte, yaptığım küçük bir araştırma sonucu yabancı bir sitede kent iklimine ait çok daha fazla veriye ulaştım. Mevcut verilere göz attığımda ise kent halkını en çok bunaltan şeyin kış aylarında bile ortalama %65’in altına inmeyen nem oranı olduğu açıkça görülüyor. İçinde bulunduğumuz günlerde zaman zaman %85’lere ulaşan nem oranının gerçek sıcaklığı çok daha yüksek oranda hissetmemize sebep olduğu biliniyor.
Özellikle bazı Afrika ülkelerinde susuzluğa çözüm olarak köylere yerleştirilen dev totemler havadaki nemi içme suyuna dönüştürerek kullanılabilir hale getiriyor. Antalya’da da benzer bir proje ile havadaki nemden yararlanılarak en azından park ve bahçelerin sulamasında yararlanılabileceğini düşünüyorum.