Kütüphaneler kentlerin kültürel birikimlerini gösteren nadir yapılardandır. Saat kuleleri ile birlikte genellikle şehrin tarihi ve en görkemli eserleri olarak turistlerin ilgisini çektiği gibi yöre halkı da kitap okuma, ödünç kitap alma, gazete ve benzeri yazılı medya arşivini tarama, sessiz ve huzurlu bir mekanda biraz zaman geçirme gibi farklı sebeplerle kütüphaneleri boş bırakmaz.
İnternet ve mobil iletişimin topluma verdiği en zararlı etkilerden birisi de kitap okumaya olan ilginin giderek azalması. Kitap kokusundan mahrum bir genç nesil yetişiyor tüm dünyada. Geri dönüşü olmayan bu süreçte gençlere okuma bilincinin aşılanması hepimizin görevi. Ancak bireysel çabalarımız dışında eğitim sistemimiz gençliği maalesef ders ve sınav kitapları ötesinde kitaplara yönlendiremiyor. Bunun sıkıntılarını da üniversite yıllarına gelen öğrencilerimizde görüyoruz. Kelime dağarcığı zayıf, kendisini sözlü ve yazılı olarak ifade etmekte zorlanan, okumaktan, sorgulamaktan, yorum ve muhakeme yapmaktan uzak bir nesil yetişiyor. Bu noktada, gelecekte ülkemizi emanet edeceğimiz gençliğimizin hayırlı nesiller olarak yetişmesinde sorumluluğun hepimize ait olduğunu sadece köşesinde durum değerlendirmesi yapan bir kişi olarak değil, evlatlarının geleceğini düşünen bir ebeveyn olarak bu köşede sık sık ifade etmeye çalışıyorum.
Bu yüzden de geçmişte değindiğim kütüphane konusunu bir kez daha farklı bir açıdan gündeme getirmek istiyorum. Daha önce yazmıştım, çocuklarımı Tekelioğlu İl Halk Kütüphanesi ile ilk tanıştırdığımda özellikle çocuk bölümünün durumu oldukça üzücü bir durumdaydı. Çocukları cezbetmekten uzak bir durumda olan kütüphanedeki çocuk kitaplarının sayısı da oldukça yetersiz durumdaydı. Şu anda durum nedir bilemiyorum, çünkü kütüphane sevgisini aşılamak için götürdüğüm çocuklarımı o günden sonra tekrar kütüphaneye götürme ihtiyacı hissetmedim.
Bildiğim kadarıyla kentte iki kütüphane mevcut. Birisi yukarıda değindiğim ve konum olarak da çok cazip bir noktada olmayan Tekelioğlu kütüphanesi. Diğeri de Büyükşehir Belediyesi tarafından Cam Piramit yanında açılan Doğan Hızlan kütüphanesi. Maalesef her iki kütüphane de dünya çapında bir büyükşehire yakışır nitelikte cazibe merkezi durumunda değil. Bunlar dışında Kaleiçi’nde yer alan ve Suna & İnan Kıraç Akdeniz Medeniyetleri Araştırma Merkezi’ne ait değerli koleksiyonlardan oluşan tematik bir kütüphane ve Akdeniz Üniversitesi’nin kendi öğrencilerine yönelik yerleşke içi kütüphaneleri de mevcut ancak bu kütüphaneler yapısı itibariyle farklı konumda olduğu için aynı kategoride değerlendirmemek gerekiyor.
Kişisel önerim, tarihi Antalya evlerine ya da Selçuklu mimarisine yakışır görünümde çok katlı bir kütüphanenin şehrin merkezi noktalarından birisinde ki bu Balbey ve Haşim İşcan mahalleleri olabileceği gibi bir dönem yıkılması planlanan ve tarihi Kaleiçi surları önünde yer alan özel bir televizyona ait eski buzhane binasının yerinde inşa edilebilir.
İnsanlar hayalleriyle yaşar, benim de hayallerimi böyle bir kütüphanenin bir gün kurulacağı ve 24 saat açık bir şekilde huzurlu bir kitap okuma ortamı oluşturacağı günler süslüyor. Büyükşehir belediyesi tarafından böyle bir projenin gündeme gelmesi durumunda halkımızın da büyük oranda destek çıkacağına eminim.
Huzurlu bir hafta diliyorum.