Antalya son 30 yılda o kadar büyüdü ki kent nüfusunun önemli bir kısmını oluşturan yeni sakinlerin çoğu kentin portakal çiçeği kokan günlerine şahit olma şansına hiç erişemedi. O yüzden de kent tarihçisi değerli büyüğümüz Hüseyin Çimrin’in kitapları ile sosyal ağlarda ve yerel basındaki kent tarihine ait paylaşımları her zaman ilgiyle izleniyor.
Yakın tarihte kentimize iz bırakmış simalar, kentin önemli lezzetleri, bölgesel deyim ve atasözleri, yerel kıyafetler vb. kent geçmişine dair ayak izleri maalesef zaman içerisinde unutulmaya yüz tutuyor. Bu konuda ATAV başta olmak üzere bazı yerel bazlı çabalar da olmasa önümüzdeki yıllarda pek çok değerimiz tamamen unutulup gidebilir.
Örneğin Kaleiçi imalathanesinde üretilip Saat Kulesi karşısındaki küçük mağazasında satılan Meşhur 18 Bağaçası genel itibariyle kent sakinleri tarafından bilinse de hemen arka sokağında satılan Kaymaklı, üreticisinin vefatıyla birlikte yıllar önce tarih olup gitti. Fırın kâğıtlarına dizili yumurta akından yapılan küçük pembe topçukların ağızda dağılırken bıraktığı lezzeti hatırlayan çok az kişi kalmıştır. Benzer bir şekilde günümüzde pek çok pastanede satılan katmerler maalesef eskiden Dönerciler Çarşısı’nın köşesindeki küçük mağazada satılan Katmerci İlhami’nin katmerlerinin yerini tutamıyor.
Kentlilik bilinci ile hareket edip kentin geçmişine sahip çıkmak hepimizin görevi. Bu bağlamda kamu kuruluşlarından sivil toplum kuruluşlarına kadar her türlü kurum ve kuruluş üzerine düşeni yaparken toplumun geniş kesimlerini içine alacak şekilde planlamalar gerçekleştirilirse insanlarımızın da gerekli desteği sağlayarak geçmişimize sahip çıkacağını düşünüyorum.
Gönlünüzce bir hafta diliyorum...