Allah Resûlü, dualarında Yüce Allah’ın merhametine sığınmış, kendisinden dua talep edenlere de mağfiret ve merhamet dilemiştir. Resûlullah bir defasında şöyle dua etmiştir: “Allah’ım! Rahmetine vesile olan sebepleri, bağışlamanı gerektiren hasletleri, her iyilikten yararlanmayı ve her türlü günahtan uzak olmayı senden isterim. (Allah’ım!) Her günahımı bağışlamanı, her üzüntümü gidermeni ve senin rızana uygun her ihtiyacımı karşılamanı senden isterim. Ey merhametlilerin en merhametlisi!”
Başka bir duası ise şöyledir: “Ey Allah’ım! Ben kendime çok zulmettim. Günahları ancak Sen bağışlarsın. Kendi katından bir mağfiretle beni bağışla ve bana merhamet et. Şüphesiz Sen, çok bağışlayan ve çok merhamet edensin.”
Hz. Eyyûb (a.s.) da hastalığa yakalandığında, “Şüphesiz ki ben derde uğradım, sen ise merhametlilerin en merhametlisisin.” diyerek Allah’ın merhametine sığınmıştır. Bizler de dualarımızda Allah’ın rahmet ve mağfiretine sığınmalı, O’nun rahmet ve mağfiretini celbedecek ameller işlemeliyiz.
İslam, merhameti bir hayat düsturu olarak benimsemekle birlikte bazı hallerde merhamet edilemeyeceğini hükme bağlamıştır. Buna göre suçluların cezalandırılmasında İslam’ın merhamet prensibi öne sürülerek şerî cezalar terk edilemez. Örneğin haksız bir şekilde adam öldüren veya tecavüz suçunu işleyen birinin cezası merhamet duygusuyla affedilemez. Zira mahkemeye intikal etmiş suçlara merhamet düşüncesiyle ceza vermemek, mağdur kimselere yapılmış en büyük zulümdür. Bu arada İslam, insanlara zarar veren yılan, akrep ve kuduz köpek vb. hayvanların, insanlara olan merhamet sebebiyle öldürülebileceğine izin vermiş ve onların öldürülmelerini merhametsizlik olarak değerlendirmemiştir.
Günümüzde insanlık merhamet ve yardımlaşma prensibinden uzaklaşmış, daha çok kazanma, menfaat elde etme ve lüks yaşama sevdasına kapılmıştır. Bu anlayış insanları birbirine yabancılaştırmakta, bencilleştirmekte ve onların merhamet duygularını köreltmektedir.