Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor: Rasulullah (s.a.s.), yanımızda şöyle buyurdu:
“Kardeşlerimle buluşmayı arzu ediyorum.” Ashab: Biz, senin kardeşlerin değil miyiz? diye sordular. O, şöyle buyurdu:
“Siz, benim ashabımsınız, fakat kardeşlerim, beni görmedikleri hâlde iman edenlerdir!” (1)
En son Nebî ve en son Rasul Hz. Muhammed"e (s.a.s.) kardeş olanlar, O"na görmedikleri hâlde, O"nun davetini duyup kabul edenler ve O"nun getirdiklerine iman etmiş olanlardır… O"nu görmeden, O"nun Risâletine ve Nübüvvetine inananlardır …
“Elif, Lâm, Mîm. Bu, kendisinde şübhe olmayan, muttakiler için yol gösterici bir kitabtır.
Onlar, gayba inanırlar namazı dosdoğru kılarlar ve kendilerine rızık olarak verdiklerimizden infâk ederler.
Ve onlar, sana indirilene, senden önce indirilenlere iman ederler ve ahirete de kesin bir bilgiyle inanırlar.
İşte bunlar, Rabblerinden olan bir hidayet üzeredirler ve kurtuluşa erenler bunlardır.”(2)
İbn Muhayrız anlatıyor: Ben, sahabeden biri olan Ebu Cuma"ya:
-Bize, Rasulullah"tan (s.a.s.) işitmiş olduğun bir hadis rivayet et! dedim. O da:
- “Peki, sana iyi bir hadis rivayet edeyim” dedi. (Ve anlatmaya başladı.)
Bir gün biz, Rasulullah (s.a.s.) ile beraber kahvaltı yapmıştık. Yanımızda Ebu Ubeyde İbnu"l-Cerrah da vardı. Derken O:
- Ya Rasulallah, bizden daha hayırlı biri var mıdır? Biz, müslüman olduk ve seninle birlikte cihad ettik, demişti. (O zaman Rasulullah) şöyle buyurmuştu:
“Evet, sizden sonra gelecek bir topluluk! Onlar, beni görmedikleri hâlde, bana iman edecekler!” (3)
Kendilerine, Rasulullah"ın (s.a.s.) daveti ulaştırılan şahsiyetler, Rasulullah"ı (s.a.s.) görmeden, O"nun doğruluğuna, doğru söylediğine ve doğruya çağırdığına iman edip imanın gereği olan salih ameller işlemeye başlamışlardır… Gerçekten şuurlu olarak iman edenler, sadece “iman ettim” demek ile kalmadıkları ve iman, onların kalblerini kuşatınca onları salih amel işletmeye sevkettikleri bir gerçektik… Rasulullah"ın (s.a.s.) Allah"ın kulu ve Rasulü olduğuna samimî şahidlik edenler, O"nu, kendilerine hayat örneği olarak kabul edenler… O"nun gibi iman eder, O"nun gibi amel etmeye başlarlar…
Rasulullah"ın (s.a.s.) Rabbinden kendisine indirilene iman ettiği gibi iman edenler, Rabbi Allah"ın kendisine emrettiği gibi dosdoğru olup amel eden Rasulullah (s.a.s.) gibi salih amel işlerler… İmanın ve amellerin ilkelerini önderleri Rasulullah"tan (s.a.s.) öğrenen muvahhid mü"minler, O"na tabi olmanın, O"nu örnek edinmenin ve O"na itaat etmenin, Rableri Allah"ın emri olduğunu bilmiş ve katıksız iman etmişlerdir…
“Andolsun, sizin için, Allah"ı ve ahiret gününü umanlar ve Allah"ı çokça zikredenler için Allah"ın Rasulünde güzel bir örnek vardır.” (5)
“De ki: "Eğer siz, Allah"ı seviyorsanız bana uyun. Allah da sizi sevsin ve günahlarınızı bağışlasın. Allah, bağışlayandır, esirgeyendir."
De ki "Allah"a ve Rasulü"ne itaat edin." Eğer yüz çevirirlerse şübhesiz Allah, kâfirleri sevmez.” (6)
İmanda ve amelde, Rasulullah"a (s.a.s.) uymak, O"nun gibi inanıp O"nun gibi amel etmek, Allah Teâlâ"nın mü"min müslüman kullarına emridir!..
Rasulullah"ı (s.a.s.) görmüş, O"nunla beraber bulunmuş, O"nun, iman ve cihad mektebinde yetişmiş Ashab nesli elbette en hayırlı nesildir…
Tevhid ehli muvahhidler, iman ehli mü"minler ve İslâm ehli müslümanlar, bir vücûdun organları gibi olup birbirlerinin kardeşleridirler… “Mü"minler ancak kardeştirler.” (7)
Muvahhid mü"minler, Rasulullah"ın (s.a.s.) hem ümmeti, hem de kardeşleridir… Rasulullah (s.a.s.), muvahhid mü"minlerin hem önderi, hem de kardeşidir… Rasulullah (s.a.s.), kendisine iman eden mü"min müslümanlara “kardeşlerim” dediği gibi, onlara “kardeş” olduğunu beyan buyurmuştur… Emiru"l-mü"minin İmam Ömer ibnu"l-Hattab (r.a.) anlatıyor:
Rasulullah"tan (s.a.s.) umre için izin istedim. Bana izin verdi ve: “Kardeşciğim, bizi de duadan unutma!” buyurdu.
Bana öyle bir söz söylemiş oldu ki, o"nun yerine tüm dünyaya sahib olmam beni o kadar sevindirmezdi. (8)
Tağutu reddetmiş ve Allah"a iman etmiş, kendisine ve kendisinin getirdiğine katıksız inanıp teslim olarak itaat eylemiş ümmetine kardeş ve ümmetinin kendisine kardeş olan Rasulullah (s.a.s.), aynı zamanda ümmetinin velisi, yani dostudur…
“Sizin dostunuz (veliniz), ancak Allah, O"nun Rasulü, rükû, ediciler olarak namaz kılan ve zekâtı veren mü"minlerdir.”(9)