“Merhamet olunmuş vasat ümmet” Önderi Rasulullah (s.a.s.) ile kardeş ve dost olmuştur… Ümmet kardeşlik ve dostluk üzere oluşmuştur… Kardeşlik, dostluk, barış ve özgürlük üzere oluşan ümmet şirksiz bir Tevhid, küfürsüz bir iman ile iyiliği emreden ve kötülükten alıkoyan bir vazife ile vazifelendirilmiştir…(10) Ebu Hureyre (r.a.) anlatıyor: Rasulullah (s.a.s.), kabristana gelerek:
“Selâm size ey mü"minler diyarı! İnşallah, biz de size katılacağız. Kardeşlerimizi görmüş olmayı çok arzu ederdim.” buyurmuş. Ashab:
_Ya Rasulullah, biz, senin kardeşleriniz değil miyiz? demişler. Rasulullah (s.a.s.):
“Siz, benim ashabımsınız. Kardeşlerimizse, henüz gelmeyenlerdir.” buyurmuşlar.
Bunun üzerine Ashab: _Ya Rasulullah, ümmetinden henüz gelmeyenleri nasıl tanıyacaksın? diye sormuşlar.
Rasulullah (s.a.s.): “ Ne dersin, bir adamın yağız ve doru at sürüsü içinde sakar ve sekir bir takım atları olsa, o adam, atlarını tanımaz mı?” buyurmuş.
Ashab: “Hay hay tanır ya Rasulallah” demişler. Rasulullah:
“ İşte onlar da, abdestten dolayı böyle sakar ve sekir gelecekler. Ben, Havuz"a onlardan önce varacağım.” buyurmuşlar. (11) İmam Bâcî (r.a) şöyle der:
Rasulullah"a (s.a.s.) kardeş olmayı hak edenler, O"nun ahlâkıyla ahlâklanan şahsiyetlerdir… “Pek büyük ahlâk üzerinde olan” (13) Rasulullah"ın ahlâkını kendisine örnek ahlâk edinmiş olanlar, tamamlanmış güzel ahlâk sahibi olurlar… Bu şahsiyetler, canlı ve yaşayan bir sünnet olmalıdırlar… Sünneti, Kur"ân"ın hayata uygulanış şeklidir… Sünneti yaşamak, Kur"ân"ı yaşamak demektir…
Enes b. Mâlik (r.a.) anlatıyor: Rasulullah (s.a.s.):
“Ne mutlu (müjdeler olsun), beni görüp de iman edenlere!” buyurdu ve bunu, bir kere söyledi. Sonra:
“Ne mutlu, beni görmeden iman edenlere!” buyurdu ve bunu, yedi kere tekrarladı. (14)
“Âlemlere rahmet olarak gönderilen” (15) Rasulullah"a (s.a.s.) kardeş olmak ve O"nu kardeş edinmek, en büyük izzet, en büyük servet ve en büyük şereftir!.. Rasulullah"a (s.a.s.) kardeş olanlar, bu kardeşliğe lâyık olmalıdır… Rasulullah"a (s.a.s.) kardeş olmak, O"na arkadaş olmak, ciddî bedel ödemeyi gerektirir… Bu yakınlığın, bu izzet derecesinin bedeli, şirkten ve küfürden tamamen arınmak, tağutun egemenliğini tamamen reddederek ilişkiyi kesmek bütün cahiliyye işlerini ayaklar altına almak, katıksız iman edip muvahhid olmak ve kendisinden daha yücelik olmayan, en yüce olan İslâm"a teslim olmak, yani muvahhid mü"min müslüman bir şahsiyet olup bu hâlini devam ettirmek!..
Allah"a ve Rasulüne katıksız iman edip itaat edenler, bu şerefe nâil olur, bu kardeşliği ve bu arkadaşlığı hak ederler…
“Kim Allah"a ve Rasulüne itaat ederse işte onlar, Allah"ın kendilerine nimet verdiği peygamberler, sadıklar, şehidler ve salihlerle beraberdir. Ne iyi arkadaştır onlar.” (16)
Rasulullah"a (s.a.s.) kardeş olmak isteyenler, emrolundukları gibi dosdoğru olmalıdırlar… Rasulullah (s.a.s.), Rabbi Allah"a itaat ettiği gibi itaat etmeli ve:
“Sana vahyolunana uy ve Allah, hükmünü verinceye kadar sabret. O, hükmedenlerin en hayırlısıdır.” (17) emrine uymalıdır…
Rabbimiz Allah Teâlâ"nın vahyettiğine uyan ve onu, Allah"ın muradına uygun olarak uygulayan Rasulullah"a (s.a.s.) tabi olmak, vahye uymak demektir… Çünkü vahyin gereğini yerine getiren yegâne şahsiyet Rasulullah"tır... (s.a.s.) Vahiy, O"na indi, O"nun tarafından bilindi ve en iyi uygulayan yine O oldu!...
Allah"ın Kitabı"nı, yani Kur"ân-ı Kerim"i ayet ayet, sûre sûre, akıl ile değil, heves ile değil, hevâ ile değil, Rasulullah"ın (s.a.s.) sünnetiyle anlayıp kavramak gerek… Elbette vahyi, sünnet ile anlamaya, idrak etmeye çalışan kişi, dumura uğratılmamış akıldan da destek ve yardım almalıdır, fakat akıl birinci plana alınmamalı, sünnet"ten sonra devreye girmelidir… Kur"ân ve sünnet, akıllı, ferasetli ve basiretli mü"min müslümanlar tarafından kavranır, onların takvası ölçüsünce kendilerine hidayet rehberi olurlar…
“Muttakîler için yol gösterici bir kitab” (18) olan Kur"ân-ı Kerim, sünnet"e göre hayatlarını düzenleyen, içlerini iman nûruyla, dışlarını İslâm nûruyla tertemiz kılıp aydınlatan takva sahibi muvahhid mü"min tarafından anlaşılıp uygulanır… Mü"minlerin, Allah katındaki üstünlükleri takva derecelerine göre olduğu malumdur… (19) Takva sahibi olmayanın Kur"ân"ı anlaması ve anlatması, ancak bir bilgi yığınıdır… Devam edecek...