Bakanlar Kurulu’nda yapılan değişiklik ile Gıda Tarım ve Hayvancılık Bakanı Faruk Çelik yerini Ahmet Eşref Fakıbaba’ya bıraktı. Yeni Bakanımız Fakıbaba’yı Şanlıurfa Belediye Başkanlığı dönemindeki başarılı hizmetleri ile hatırlıyoruz. Bu hizmetlere ziyaret ettiğim dönemde şahit olmuştum.
Ahmet Eşref Fakıbaba Tıp Fakültesi mezunu olup ziraat ile ilgisinin ne kadar olduğunu bilemiyorum. Kendi mesleğini icra edenlerin başarılı Bakanlık yapacağı ya da yapamayacağı gibi bir kaide yok. Bundan dolayı, karışık ülke gündemi içerisinde meslek üzerinden olumlu ya da olumsuz görüş beyan etmenin yersiz olduğunu düşünüyorum. Önemli olan doğru bilgilerden hareket etmektir. Biliyorum ki “YENİ TARIM
BAKANIMIZIN ÇOK İŞİ VAR.”
Bakanımızın tarım sektörünün bir analizini acilen çıkarması gerekiyor. Bu analizi çıkarırken de çok yönlü bilgilere ve taraflara başvurması gerekiyor. Bakanlık etrafında menfaatleri için bekleyenlere, adamları aracılığıyla yönlendirme çabasında olanlara önemle dikkat edilmesinin altını çiziyorum.
Bana göre yapılması gerekenlerden bazılarını not düşmek isterim. Öncelikle Türkiyemiz bir bütün olarak ele alınmalıdır. Üretime önem verilmelidir, üretmeliyiz. Üretmek için de uygun politikalar geliştirmeliyiz. Üretim planlaması yapmak için ise sağlam bilgi alt yapısından yola çıkmak gerekiyor. Elimizdeki verilerin gerçeği tam yansıtmadığı kanaatine sahibim.
Daha önceki yazılarımın bazılarında değindiğim gibi bizim istatistik tutma sorunumuz var. Nerede ne kadar üretildiği ya da üretilmesi gerektiği ya da üretim alanı konusundaki rakamlar maalesef gerçeği yansıtmıyor. Birçok örneği var, yetkililer hemen ortaya koyabilirler. Bu sorunun acilen halledilmesi gerekiyor.
İthalat odaklı yapımızdan vazgeçmeliyiz. Öteye gitmeye gerek yok, çok yeni bir uygulamaya şahit olduk. İthal edilecek tarım ürünlerinde vergileri düşürüverdik. Çiftçilerinizi düşünmeden, hem de üretim sezonun ortasında…
“İthalat lobileri maalesef ülkemizde iyi çalışıyor, benim kanaatim bu yönde. Bunun başka bir yönü ise yurt dışı odaklı müdahaleler olması ihtimali…”
Hayvancılık sektörümüzün durumu ortada. Yapılan desteklere rağmen hala canlı hayvan ithalatı yapıyoruz. Desteklerimiz yerine mi gitmiyor? Neden bu haldeyiz? Bunun masaya yatırılması, kesin olarak çözüme kavuşturulması gerekiyor.
Bu arada Kurban Bayramı yaklaşıyor. Kurbanlık ithalatını nereden yapacağız? Güney Amerika’dan, Avrupa’dan ya da başka Müslüman olmayan ülkelerden yapılmasından yana değilim. Bana göre Kırgızistan, Azerbaycan, Türkmenistan, Özbekistan veya diğer kardeş ülkelerden yapılmalıdır. Onlar bize biz onlara destek olmalıyız.
Yaş sebze-meyve sektöründe üretim miktarı ve fiyatlar rüzgarın nereden eseceğine bağlı. Bir bakıyorsunuz Rusya krizi ile ihracat bitme noktasına gelmiş. Avrupa malumun ilanı durumunda. Hep çifte standart. İhracat için yeni pazarlar bulmak zorundayız. Bu konudaki çalışmalara devletimiz teşviklerle destek vermelidir.
Seracılık sektörü ve seracılık bölgelerini etkileyen yan iş kolları sorunlar yaşıyor. Örneğin fidecilik sektörü üretime destek olmasının yanında sorunlar da taşıyor.
Stratejik bir alan olan yerli tohumculuk mutlaka daha da fazla desteklenmelidir. Tohumculuk demişken Karatay Hoca ve bazı tarım adına konuşan medyatikler aklıma düşüverdi. Harcanan onca emeğe karşın bu tür kişiler bir gecede her şeyi alt üst etme potansiyeline sahipler. Tarımın gerçek emektarları söz söylemekten, yazmaktan geri durmamalıdır. Bizler adına biz konuşmalıyız.
Bu arada ısrarla vurgulamak isterim ki Türk tarımında çok iyi işler de yapılıyor. Sorunları çözelim güçlü olalım düşüncesiyle, öncelikli olarak sıkıntılı konulara işaret etmek istedim.
Satırları uzatmak yerine doğrudan söylemenin tam yeridir. “YENİ TARIM BAKANIMIZIN ÇOK İŞİ VAR.” Alışılagelmiş kaynaklardan bilgi edinmenin yanında Milli Tarım Modeli yolunda farklı kaynaklardan da beslenerek tarımımız güçlendirilmelidir.