Tarım sektörü, 2018 yılı Sonbahar aylarından bu yana sürekli yüksek fiyatlarla gündeme gelmeye devam ediyor. Yüksek fiyatlara dikkat çekilirken de halk pazarlarındaki veya marketlerdeki sebzeler ön planda tutuluyor.
Bu yazıyı hazırladığım sırada bir TV kanalının haber bülteninde marul fiyatlarının yüksekliğinden bahsediliyordu. Evet, fiyatlar şuanda yüksek, bir süre daha böyle devam edecek, havaların ısınmasıyla birlikte üretim artışlarıyla beraber fiyatlar da düşmeye başlayacak.
Sebze fiyatlarındaki yüksekliğin asıl sebepleri üzerine eğilmek bir yana mevsim etkisi veya iklim koşullarına bile yeterince değinilmiyor. Şuanda bütün sebzelerin üretiminde iklim koşulları, doğal afetler gibi sebepler nedeniyle ciddi düşüşler var.
Örneğin marul üretimi iklim etkisiyle birlikte yeterli olmadığı için fiyatı yüksek ve hatta bir önceki aya göre %35-40 daha pahalı satılıyor. Diğerleri de aynı durumda…
Antalya Ticaret Borsası (ATB) Başkanı Zir.Müh. Ali Çandır Kasım ayı meclis toplantısında “Son açıklanan büyüme rakamlarına göre küçülen tek sektör tarım sektörüdür. Herkes şundan emin olsun ki, bu küçülme üreticinin tembelliğinden değildir.” diyor. Yani sektörün küçüldüğüne dikkat çekiyor.
Enflasyon artışının sebebi tarım sektörü ve bilhassa da sebzeler olamaz. Tarım ürünlerinde fiyatlar yüksek de diğer ürünlerde düşük mü? Peki, tarım neden küçülüyor? Asıl sebepleri hakkında ilgililer tarafından tespitler yapılmış durumda, sadece çözüm yolları aranmalı ve uygulanmalı.
Tarımımız bu koşullarda devam ederse gelecek yıllarda daha da küçülmeye devam edecektir. Üretim maliyetleri hızla artarken, maliyetlerin fiyatlara yansıması kaçınılmaz olacaktır. Eğer yansımazsa üretilemez. Üretim yapılmazsa ithalat kaçınılmaz. Tarımsal üretimi daha az maliyetle artırmak ve yapılan üretimi ihraç etmek yerine hemen ithal etmeyi düşünüyoruz.
Türk Sanayicileri ve İş İnsanları Derneği (TÜSİAD) Yüksek İstişare Konseyi Başkanı Tuncay Özilhan Şubat ayında yaptığı açıklamada "İthalata bağımlı hale gelmemek için tarımsal üretimi artırmak zorundayız. 80 milyonluk bir ülke olarak, Türkiye’nin gıda güvenliği ve güvenilirliğinden taviz vermesini kabul edemeyiz. Tarımı ihmal eden ülkeler geleceklerini tehlikeye atar. Biz ihmal etmeyelim. Tarıma, sanayileşme kadar önem vermek, yatırım yapmak durumundayız." diyor.
Bu ifadeler içinde anahtar kelimeler var. Bunların altını bir kez daha çizmek gerekirse, “ithalat, 80 milyonluk ülke, gıda güvenliği ve güvenirliği” kavramları tarımın stratejik sektör olduğunu iyice perçinlemektedir.
Evet, Türkiyemizin geleceği için tarımımızı ihmal etmememiz gerekiyor. Tohumculuk sektörü başlı başına ülkelerin stratejisini taşıyor. Tahıllar aynı şekilde. Pamuk üretemezsek tekstil sektörümüz tökezliyor.
Akşamları misafirlerin önüne koyduğumuz ay çekirdekleri Çin’den geliyor ve kendi ürünlerimize göre daha ucuza alınıyor. Çeltik, soğan, patates, nohut, mercimek ve diğerleri hepsi çok önemli.
Kısacası tarımsal üretimimizi artırmalıyız ve ihraç etmeliyiz. Tarımsal girdileri kendimiz karşılamalıyız ve ihraç etmeliyiz. Bunları üretim planlaması ile başarabiliriz.