Türkiye’nin önemli rafting merkezlerinden birisi olan Köprüçay, son günlerde balık ölümleri ile gündeme oturdu. Birçok kişi gibi ben de konuyu basından öğrendim.
Yaklaşık 183 km uzunluğundaki ırmağın Serik İlçesi sınırlarında kalan kısmında suyun renginin çamur rengine dönüştüğünü, ırmağın bu kısmına girmenin yasak olduğunu, balık tutmanın, buradan tutulan balıkların yenilmesinin ve satılmasının yasaklandığını da öğrencince, açıkçası bir doğa harikası yok mu ediliyor diye endişelendim. Haberlerde ölen balık cinsinin “siroz” olduğuna da değiniliyor.
Balık ölümlerinin olması, suyun çamurlaşması, suyun zehirli maddeler içerme ihtimalinin ortaya çıkması ve hatta balık isminin verilmesi, konunun teknik olduğunu, uzmanların ayrı ayrı değil mutlaka ortak çalışmaları gerektiğini ortaya çıkarıyor.
Yapılan haberlerde, daha önceden bazı bilim adamları tarafından HES (Hidro Elektrik Santrali) inşaatları dolayısıyla uyarılar yapıldığı da yazıyor. Balık ölümleri gerçekleştikten sonra başka bilim adamları da ölüm nedeniyle ilgili tahminler ileri sürüyorlar. Bu tahminleri de öğrendiğimiz kadarıyla bilimsel ve insani duygularla iletme gereği duymuşlar.
Yapılan haberlerden yine ölen balıkların laboratuvarlara araştırılmak üzere gönderildiğini öğreniyoruz. Yani balıkların ölüm nedeni kesinleşmeden ilgili kesimler konunun bir tarafından tutup kendi konumlarına göre değerlendirmeler yapıyorlar. Bazı siyasiler buradan bir artı puan alma telaşına bile kapılmış durumdalar.
Bu konunun uzmanlık anlamında hiçbir tarafında değilim. Tarafgirlik anlamında kimsenin de yanında değilim.
Şahsen yılda birkaç kez giden ve rafting yapan birisi olarak, eşsiz güzellikteki bu doğa harikası kanyonun yok edilmemesi tarafındayım. Bu alana gitmeden, bu değerin güzelliklerini yaşamadan, insani duygularla konuya bakmadan bu değerin kıymeti tanımlanamaz.
Hele hele mesaj olsun açıklamaları ile bu tür sorunlar çözülemez. Balık işini balık konusundaki uzman, HES konusunu uzmanı anlar. Hatta ırmağa bir yerlerden tarım ilacı atıkları bile karışıyor olabilir. Belki de bir sabotaj vardır. Bunları bilmem mümkün değil. Yani sucu sudan, inşaatçı inşaattan, tarımcı da tarımdan anlar.
Birileri başkası adına ben buradayım mesajı çakmak yerine, yetkililerimiz gerekirse uzmanları bir araya toplasınlar ve durum tespiti yaptırsınlar. Günümüzde iletişim ve teknoloji son derece ileri düzeyde. Bu tür sorunları çözmek artık zor değil.
Benimkisi insani olarak duyarlılığımı, ne kadar yapabildimse, ortaya koymaya çalışmak. Tekrar belirtiyorum; kimin ne dediğinden ziyade KÖPRÜÇAY’I KURTARMAK daha önemli.