Elmalı’nın Canları İrfan ve Sevgi Sempozyumu geçtiğimiz hafta (17 Eylül) sonu Antyalya’nın en güzide ilçelerinden Elmalı’da yapıldı. Bu yıl Bosna’dan gelen katılımcılarla uluslararası bir hüviyete kavuşan sempozyuma yoğun ilgi vardı. Akdeniz Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Dekanı Prof.Dr.Ahmet Ögke başkanlığında düzenlenen toplantının ana konusu “Diriliş Medeniyeti” idi. YÖK Üyeleri Prof.Dr.Abdullah Çavuşoğlu, Prof.Dr.İbrahim Hatioğlu, Antalya Milletvekili Atay Uslu ve Rektörümüz Prof.Dr.Mustafa Ünal’ın da iştirak ettiği sempozyumda önemli bilgiler aktarıldı.
Sabahattin Zaim Üniversitesi’nden Prof.Dr.Sadettin Ökten Hoca, derin mevzulara temas ettiği konuşmasında “diriliş” kavramının rast gele kullanılmaması ve altının doldurulması gerektiğini söyledi.
Sempozyumun bütün oturumlarında Ökten Hoca’nın başlattığı kavramlarla ilgili konuşmalar zaman zaman yer buldu. Gerçekten de ülkemizde bazı kavramlar rast gele kullanıldığını görüyoruz. Özellikle derin anlamlar ifade eden kavramlara, üzerinde uzun uzun düşünülerek konuşmalarda, yazılarda yer verilmesi gerektiğini düşünüyorum.
Birçok kavramlardan örnekler veren hocalarımız “irfan” kavramına, kökenlerine ve irfan sahibi değerli insanlara uzun uzun değindiler. Mahmut Erol Kılıç hoca da bunlardan birisi.
Kılıç Hoca, Anadolu Coğrafyasının Balkanlardan başladığını, Tebriz, Kuzey Afrika’ya, Bakü’ye kadar uzandığını vurguladı. Buna göre konuşmamız, buna göre derinleşmek gerektiğini belirtti. Keşke konuşulanların anlamları üzerinde düşünsek ve buna göre yaşamlarımızı şekillendirsek.
Elmalı’da yapılan bu sempozyumun diğer manevi büyükler için de yapılması gerektiği düşüncesindeyim. Ancak bu tür toplantılar bilimsel düzeyin yanında halkın anlayacağı düzeyde de şekillenmelidir.
Mahmut Erol Kılıç Hoca hepimizin anlayacağı tarzda hitap eden, yazan ender bilim adamlarımızdan birisi. Yazımın bundan sonraki kısmını Mahmut Erol Kılıç Hoca’nın Yeni Şafaktaki “Elmalı’da Vehhâbîler?” köşe yazısının son satırlarına bırakıyorum:
….
Bize gelince, yukarıda saydığım o şanslı kültür havzalarından bir tanesi de Anadolu ve Rumelisi ile bizim coğrafyamız. Zengin ilim ve irfan geleneğimiz keşfedilmeyi bekliyor. Fakat problem yeni Müslümanların doktrinlerinin bu gelenekten ne kadar beslenip beslenmediğinde yatıyor.
Bu geleneğin ihyası için emeği geçen herkesi tebrik ediyorum. Bir ilim adamı olarak umumi bir tenkitte de bulunmak istiyorum. Bazı kavramların günümüzde içi boşaltılıyor. Altı doldurulmayan kavramlar günlük ve politik telaşla sadece dilde söylenen sözler olarak kalıyor. Kalbe nüfuz etmeyince bir varlık sorunu haline gelmiyor. Suya yazı yazmak gibi anlık kalıyor. Muhkemleşmiyorlar.
Değişkenlerin etrafında döneceği bir sabite olamıyorlar. Doktrinimiz haline gelemiyorlar. Bu kavramlara günümüzde bir tanesi daha eklendi. O da “İrfan”. Olur olmadık yerde bazıları bu kelimeyi sık kullanır oldular. Ümit ederiz ki önce taklitle söylemeye başladıkları bu ifadenin zamanla tahkikine ererler ve “Men aref …” derslerinin bir mahsulü olduğu gerçeğini görürler. İnşaallah..