Köşe yazılarımın yayınlanma günü 3 Aralık sonrasına denk geldiğinden sizlere gecikmeli bir köşe yazısı sunuyorum. Ancak engelli kardeşlerimizi sadece 3 Aralık’ta ya da Engelliler Haftası’nda hatırlamamız gerekiyor. Bundan dolayı da gecikmiş bir yazı sayılmaz.
Engellilerin sorunlarına dikkat çekmek, onları daha iyi anlayabilmek, onların yerine kendimizi koyabilmek adına Birleşmiş Milletler tarafından 1992 yılında 3 Aralık tarihi “Dünya Engelliler Günü” olarak ilan edildi ve her yıl değişik etkinliklerle hatırlanıyor.
Aslında engelliler ile ilgili olarak sadece 3 Aralık günü değil 10-16 Mayıs tarihleri arasında engelliler haftası da kutlanıyor. Yılın farklı zamanlarında bu konuda değişik toplantılar, etkinlikler yapılıp öneriler, eleştiriler de dile getiriliyor. Nihayetinde olumlu gelişmeler yaşandığını görmek güzel. Engellilerin devlet kadrolarında yer verilmesi, özel sektör kuruluşlarında çalıştırılmaları gayet yerinde kararlar.
Üniversitelerde ve Milli Eğitim Bakanlığına bağlı okullarda asansör gibi engelliler için çok önemli kolaylıkların sağlanıyor. Belediyelerimiz tarafından sokak ve caddelerde onlara özel yürüme alanları yapılıyor. Toplu taşıma araçlarında engelli kardeşlerimize yönelik oturma alanları hazırlanıyor. Artık hastanelerde veya halka açık hizmet sunulan binalarda özel tuvaletler var.
Bunların hepsi güzel gelişmeler. Ancak yeterli değil. Daha fazlası yapılmalı. Daha bilinçli olunmalı. Daha duyarlı toplum için bu konularda yoğunlaşmaya devam etmeliyiz. Yapılması gerekenler, sosyal medya hesaplarından yapılan paylaşımlarda, dernek ve vakıfların, eğitim kurumlarının faaliyetlerinde söyleniyor, yazılıyor, farklı şekillerde mesajlar veriliyor. Fakat hala duyarsız davrandığımız şeylerde var. Örneğin:
-Cadde ve sokaklarda yapılan özel yürüyüş yollarını daha itinayla hazırlamalıyız. Ağaca denk gelen, eğri büğrü engelli yolu olmamalı.
-Engelli asansörleri engelli olmayanlar tarafından kullanılıyor. Engelimiz yokken engelli gibi davranmamalıyız.
-Engelliler için ayrılan park yerlerini, özellikle park sorunu olduğunda kullananlar hiç de az değil. Daha duyarlı olmalıyız.
- Engelli bireyler için hazırlanmış yollarda veya engelli rampalarının olduğu yerlere taşıtlar park edilmemeli.
-Engelli bireylerle, arkadaşlarımızla, tanıdıklarımızla iletişim kurarken biraz daha anlayışlı olup, aldığımız tepkilere daha insani yaklaşımlar sergileyebilmeliyiz.
Yıllar önce öğrenciliğimde KYK Yurdunda kalırken, iki bacağından da engelli bir arkadaşımızın sırt çantasını taşımak isteyen birine “Ben kendi çantamı taşırım.” diye sert şekilde tepki verdiğini hatırlarım. Böyle durumlarda daha anlayışlı olabilmeli, yardım etmeye çalışıyorum, neden böyle davranıyorsun gibi cevap vermemeliyiz. Bu arkadaşımız asalarıyla birlikte başarılı bir makine mühendisi olarak bilim dünyasına hizmet vermeye devam ediyor. Demek ki engelli olmak kıyıda köşede kalmak demek değildir. Engelleri kaldıralım başarılara destek olalım.
Engellilik hali illaki doğuştan gelmiyor. Sonradan da engelli olunabiliyor. Bundan dolayı empatiden asla vazgeçmemeliyiz. Yazımı engelli bir öğretmen arkadaşımın bir etkinlik sırasında yaptığı konuşmasından alıntıyla tamamlamak istiyorum:
Siz hiç hayatınızda bir ay boyunca yatağa mahkûm edildikten sonra ayağa kalktığınızda mavi gökyüzünü, ağaçları, çimenleri, uçan kuşları görmenin insana neler hissettirdiğini biliyor musunuz? İşlerinizi birkaç saatliğine gözlerinizi kapatarak yapmaya ya da en basitinden televizyonda bir programı sesini kapatarak izlemeye ve ne anlatıldığını anlamaya çalıştınız mı? Herkes ayakta saygı duruşunda İstiklal Marşı’nı okurken siz tekerlekli sandalyeye mahkum kaldınız mı? İstiklal Marşı’nı ayakta okumak için her şeyinizi vermeye hazır oldunuz mu?
Kendinizle savaştınız mı? Zihinsel engelli çocuğunuzla kaldırımda yürürken, yanından geçen birine çocuğunuzun aniden tokat atması durumuyla karşılaştınız mı? Hiçbir zaman üniversiteye gidemeyecek olan evladının ilk ve son kez mezuniyet töreninde cübbe giydiğini gören anne-babanın gözyaşlarına şahitlik ettiniz mi? Herkes birer engelli adayıdır. Hepimiz kendi hayatımızın romanında başrol oynuyoruz. Her yeni günde bir engellinin ya da yakınınızdaki bir insanın yüreğine dokunmanız dileğiyle…