Hepimizin malumu olduğu üzere 24 Haziran seçimlerinden sonra başta ABD doları olmak üzere döviz kurlarında çok önemli artışlar yaşandı. ABD Başkanı Trump’ın Twitter mesajları ile yükseliş şahlanışa geçti. Rahip Brunson’ı bırakalım dolar yükselmesin diyenlerden Brunson ile bu işin alakası yok diyenlere kadar geniş yelpazede çok değişik yorumlamalar yapıldı.
Ancak görünen o ki Türkiye’ye döviz kurları üzerinden ciddi bir köşeye sıkıştırma eylemleri gerçekleştirildi. İnsanlarımız bu işin sonu nereye gidecek diye endişelenirken, endişeye sevk eden sebeplerin başında günlük yaşamı etkileyen fiyat artışları vardı.
Yaşamımızı etkileyen en küçük ihtiyaç malzemelerinden en lüksüne kadar her şey %50 ile %100’ü aşan oranlarda zamlandı. Seçim öncesinde yaklaşık 1 dolar 4 TL iken, bu rakam 6,7 TL bandına yerleşmişti. Dolar fiyatı 6,6 TL iken bazı bankalar alış-satış makasını geniş tutup 7 TL’yi aşan ücretlerden fiyatlandırmalar yaptılar.
Bir paket A4 kağıdı 11-12 TL’den 23-25 TL civarına fırladı ve satılmaya da devam ediyor. Artış neredeyse %100. Marketlerden alınan bir litre çamaşır yumuşatıcısı 10 TL iken 16 TL’ye çıktı.
Tarım sektöründen örneklendirecek olursak, 25 kg ağırlığındaki gübre fiyatı 100 TL’den 200-250 TL’ye ulaştı. Domates üreticisinin kabusu olan Tuta kelebeğine karşı etkili diye kullanılan Laser (100 ml) tarım ilacı 200-250 TL civarında.
Dolardaki artış yaklaşık %70’ler civarında olmasına rağmen ürünlerin fiyatlarındaki artış hangi ürün grubunda bakarsak bakalım çok yüksek. Dolar düşmeye başlayınca da ister istemez fiyatlar ne zaman düşecek sorusu akla geliyor. Bugünlerde 1 dolar 5.6 TL civarında seyrediyor ve biraz daha düşeceği öngörülüyor. Peki dolar artarken bütün ürünlerin fiyatları yükselirken, dolar düşerken fiyatların düşmesi gerekmiyor mu?
Ancak Türkiye’de kanıksanmış bir durum da var ki bu da artarken artar, düşerken düşmez düşüncesi. Gerçekten de böyle olmuyor diyemiyoruz.
“Tarımsal Girdilerdeki Fiyat Seyri Takip Altında Olmalı” başlıklı yazımda aynen “Dolar ya da Euro artarken girdilerin fiyatları artıyor, peki kurdaki düşüş sonrasında bu girdilerin fiyatları düşüyor mu?” ifadesine yer vermiştim. Döviz kurları düşmeye başladı ancak zam yapılan ürünlerin fiyatlarında henüz bir kıpırtı yok.
Ekonomik önlem paketleri içerisinde topyekun mücadele edilmesi amacıyla %10 fiyat indirimi kampanyası başlatılmıştı. Fırsatçılık yapıp aşırı artış yapanların %10 indirim yapması anlamsız kaldığını da söyleyebiliriz. Evet, %10 indirim yapanlar, buyurun, dolar biraz düştü, neden bir %10-20 daha indirim yapmıyorsunuz?
Geçtiğimiz hafta Antalya Toptancı Hali’nde bulunan bir zirai ilaç ve gübre bayisine uğradım. Dolar düştü, fiyatlar da düşüyor mu diye sordum. Aldığımız yerde düşerse bizde de düşer dediler. Haklılar…
Peki, fiyatlar bir tarımsal girdinin üretimine yansıdığı için mi arttı, yoksa stok yapılan ürünlerin fiyatları mı arttı? Stok yapılan arttırıldı ise aynı ürünü yerine aynı fiyata koyamam kaygısıyla artış tedbiri konulmuş oluyor demektir. Tarım dışındaki bütün ürünlerde de stoklamanın olduğunun altını çizelim. Stok yapılan ürünün fiyatı dolara paralel olarak düşmesi gerekmiyor mu? Gerekiyor ancak bunu kim sağlayacak…
“Tarım Sektöründe Her Aşama Denetlenmelidir” başlıklı yazımda dikkat çekmek istediğim konulardan birisi buydu. Ayrıca denetleme tam yapılırsa fırsatçılar da sobelenecektir.
Dolar düştü fiyatlar düşecek mi diye ekranlarda gösterilen haberlerde domates fiyatları ekrana getiriliyor. Domatesin fiyatı dolar arttı, tarımsal girdiler arttı diye artmadı ki dolara bağlı olarak düşsün. Üreticinin dolar arttı diye domatesin ücretini artırma imkanı ve şansı hiç yok, olmadı, olamayacak.
22.10.2018 tarihinde Antalya Toptancı Hali’nde hıyarın fiyatı 0.70 TL idi. Üretici bu fiyatla zarar mı eder yoksa kazanır mı diye hiç düşündünüz mü? Dolar arttı domates fiyatı arttı diye pazarlara kamera uzatmak yerine, tarımsal girdi temini sağlayan ithalatçılara, küresel firmalara gidilmesi gerekir.
Denetleme üreticide, bayide değil, girdileri üreten firmalardan başlanarak yapılmalı.