Ülkemizde özellikle sahil bölgeleri, yoğun ilaçlama ve gübreleme ile birim alandan verimin arttırılmaya çalışıldığı yerlerdir. İster narenciye bahçeleri, isterse açıkta karpuz yetiştiriciliği, isterse de sera alanları olsun, göreceli olarak yoğun girdi ile üretim yapılmaktadır. Özellikle seracılık alanları entansif tarımın en çok uygulandığı yerlerdir.
Bunların yanında, sağlıklı ürünlere duyarlılık ve dolayısıyla talep artışıyla birlikte, “tarımsal girdilerin ana faktör olduğu” değişik üretim teknikleri üzerinde giderek yoğunlaşılmaktadır. Organik tarım, entegre mücadele, biyolojik mücadele bunlardan bazılarıdır. Bu ifadeleri birkaç cümle ile açıklayalım.
Organik tarım: Kimyasal girdi kullanmadan üretimden tüketime kadar her aşaması kontrollü ve sertifikalı üretim biçimidir.
Entegre mücadele: Hastalık, zararlı ve yabancı otların çevre ile ilişkilerini göz önünde bulundurarak tüm mücadele yöntemlerinin birbiriyle uyumlu şekilde kullanılması ile popülasyon yoğunluklarını Ekonomik Zarar Seviyesinin altında tutan yönetim sistemidir.
Biyolojik mücadele: Tarımsal üretimde ekonomik kayıplara yol açan zararlılarla mücadelede doğada bulunan faydalı organizmaların kullanılmasıdır.
Ülkemizde ekolojik faktörlerden dolayı diğerlerine göre daha az kullanılmış tarım bölgeleri bulunuyor. Bunların çoğunluğu rakımı yüksek yayla ya da yarı yayla yörelerindedir. Antalya ve civarından örnekler verecek olursak; Korkuteli, Elmalı, Burdur’un Çavdır ilçesi, Isparta’nın bazı yerleşim bölgelerini sayabiliriz.
Bu bölgelerde bazı tarla bitkilerinin yanında, ılıman iklim meyveleri ağırlıklı olarak yetiştirilirken son yıllarda yayla seracılığı adı verilen üretim faaliyetleri hızla yaygınlaşıyor. Örneğin Elmalı’da seracılık yapılan alan resmi rakamlara göre 12 bin dekar, tahmini olarak 20 bin dekar kadardır. Hızla da üretim artışı devam etmektedir. Çavdır’ın Söğüt, Korkuteli’nin Kayabaşı Köyü yayla seracılığı için diğer birkaç örnektir.
Az kullanılmış topraklar üzerinde üretim artışına paralel olarak yoğun girdi kullanımı da hızla yaygınlaşmaktadır. Yayla seracılığına başlayan üreticilerimizin bir kısmı sahil bölgelerindeki tecrübelerini uygulamaya çalışırken, tecrübesiz olanlar komşularını örnek almaktadır. Tecrübeli, tecrübesiz fark etmeksizin sera alanlarına kontrolsüz üretim tekniklerinin girmesi bazı dezavantajları da beraberinde getirmektedir.
Hemen örneklendirelim. Çavdır’ın Yazır Köyü’nde ziyaret ettiğim yeni kurulmuş bir domates serasında bakteri hastalığı ile karşılaştım. Daha önce seracılık yapılmamış bir alanda, sahil bölgelerinde domateste sık görülen bakterinin ne işi olabilir? Mutlaka uygun olmayan bir girdi ile bulaşmış olmalı. Bunun gibi örnekleri hem meyvecilik hem de sebzecilik için artırabiliriz.
Peki az kullanılmış tarım topraklarının ya da üretim bölgelerini kullanmayacak mıyız? Hayır, aksine kullanmak zorundayız. Ülke olarak planlı üretim çeşitliliği ve artışlarını sağlamalıyız. Ancak az kullanılmış bu bölgelerin daha akılcı olarak değerlendirilmesi gerektiğini düşünüyorum. Tertemiz toprakları ve çevreyi kirletmeden başka şekillerde tarımsal üretimde değerlendirebiliriz. Çok geç kalmış değiliz.
Tarım ilaçlarının ve gübrelerin yoğun olarak kullanılmaması bize biyoloji mücadele, entegre mücadele, organik tarım gibi üretim teknikleri açısından avantajlar sağlıyor. Kirlenmemiş topraklar üzerinde daha az tarım ilacı ya da hiç kullanmadan sağlıklı ürünler elde edebiliriz. Tarım Bakanlığımızın entegre mücadele, biyolojik mücadele, organik tarım veya iyi tarım uygulamaları gibi sistemleri yaygınlaştırmak için çalıştıklarına şahidim. Antalya Tarım İl Müdürlüğü bu konuda büyük çaba gösteriyor.
Az kullanılmış ya da hiç kullanılmamış tarım bölgelerinde sadece entegre mücadele, biyolojik mücadele, iyi tarım uygulamaları planlanamaz mı? Ya da büyüklüğüne göre bir köy sadece organik üretime ayrılamaz mı? Örneğin, Elmalı’nın Sarılar Köyü’nde elmacılık sadece iyi tarım uygulamaları ile yapılsa! Gölova köyünde sadece biyolojik mücadele ile üretim yapılsa! Korkuteli Mamatlar’da tamamen organik tarım olsa!
Evet, bu işlerin kolay olmadığını biliyorum. Üretimimizin bir anda bahsettiğim üretim şekillerine yönlendirmenin ve uygulamanın mümkün ve kolay olmadığını da biliyorum. Çiftçilerimizin ve tüketicilerimizin bilinçlendirilmesi gerekecektir. Sağlıklı ürünün fiyatı yüksek olacaktır. İç piyasadan yeterli talep olmayacak, ihracata ihtiyaç duyulacaktır. Koşullar zor…
Derdim sahil bölgelerine göre daha temiz durumda olan tarım alanlarının kirletilmeden üretime kazandırılması. Hızla yaygınlaşan seracılık ister istemez toprakları ve taban sularını olumsuz etkileyecektir. Bu bölgelerin rakımı yüksek. Etkisi doğrudan taban suyuna, göllere olacaktır. Bundan dolayı AZ KULLANILMIŞ TARIM BÖLGELERİNDE DİKKATLİ OLUNMALIDIR.