Yaklaşık dört yıl önce akademik personellerin gelir durumu iyi değil, arttırılmaya ihtiyacı var denilerek bir kısmı doğrudan maaşa eklenerek bir iyileştirmeye gidildi. Yapılan iyileştirmenin diğer yarısı ise akademik faaliyetlere bağlanarak belirli puanlar karşılığında maaşlara ilave yapıldı. Bu gelişme Akademik Teşvik Ödeneği Yönetmeliği’ne bağlı olarak devam ettirilmeye çalışılıyor.
Teşvik Yönetmeliğinde çıkarıldığından bu yana her yıl belirli değişiklikler yapıldı. Bu yıl yapılan son değişiklik ise akademisyenleri teşvik etmekten ziyade teşvikten önceki döneme geri götürme eğiliminde desek abartmış olmayız. Çünkü teşvik ödeneği verilmeden önce gönüllülük esasına göre akademik olarak devam ettirilmeye çalışılan bazı faaliyetler artık aksıyor.
Akademik Teşvik Ödeneği Yönetmeliği’nde son yapılan bazı değişikliklere örneklerle değinmeye çalışacağım. Teşvik Yönetmeliğinden önce akademisyenler, kendi alanlarında ulusal ve uluslararası hakemli dergilerden gelen makale değerlendirmelerini akademik faaliyet olarak yapıyorlardı. Bilim camiasında bu iş makale hakemliği diye geçmektedir. Bilim insanlarının uluslararasılaşması bakımından önemli bir faaliyettir. Teşvik kapsamına alınıp çıkarıldıktan sonra artık kimse bu değerlendirmeleri yapmak istemiyor. Neden? Çünkü karşılığında ücret almaya alışıldı. Bu durumda ülkemizde yayın ve proje değerlendirmeleri için editörlerin tanıdık bulmaları gerekiyor. Bu da içerik kalitesine olumsuz yansıma ihtimalini ortaya çıkarıyor.
Bir başka örneğimiz de teşvik ödeneğinden BAP projelerinin çıkarılması. Üniversitelerin Bilimsel Araştırma Projeleri Koordinasyon Birimleri (BAP) tarafından her yıl onlarca akademisyene proje desteği veriliyor ve bu araştırmalar neticesinde ulusal ve uluslararası makaleler yayınlanıyor. Bilimsel toplantılara katılım sağlanıyor. Teşvik kapsamından BAP projelerinin çıkarılması yayın ve proje sayısında düşmelere neden olabilecektir.
Bu Yönetmelik kapsamından ulusal sözlü ve poster sempozyum ve kongre bildirileri çıkarıldığı gibi uluslararası poster bildirileri de çıkarılmış durumda. Doçentlik kriterlerinde de yayın incelemelerinde de yurt içinde yapılan toplantıların önemsiz olduğu artık iyiden iyiye perçinlenmiş durumda. Bu şekilde düzenlemelerin yapılmasının elbette sebepleri var. Ancak bu konuya başka bir çözüm getirilebilirdi.
Yapılan bilimsel yayınlara atıflar ülke bilimimizin uluslararası arenada saygınlığı açısından çok önemlidir. Yaptığımız çalışmaların ne kadar önemli olduğunu gösterme kriterlerinden birisidir. Ancak teşvik ödeneği kapsamında atıfın, bazı yayınların ortaya konulması için gereksiz birçok bilgi istenirken kağıt israfımız hiç düşünülmemiş. Kişiye getirisinden çok ülkemize masrafı nedir düşünmek zorundayız. Malum kullandığımız kağıtları ithal ediyoruz.
Çok isimli makalelere verilen puanlar iyice düşüyor. Bu da her araştırmacıya “tek başına çalış” anlamına gelir. Yani iş disiplinler arası iş birliğinin kalkmasına sebep oluyor. Dolaylı olarak da makalelerin ve de projelerin (makaleler genelde projelerden çıkıyor) kalitesinin düşmesi sonucunu doğurabilir. Bunlara ilaveten yazılabilecek daha birçok konu var.
Akademik Teşvik Yönetmeliği ile ilgili düzenlemelerin suiistimallerden kaynaklandığını düşünüyorum. Maalesef insan kalitemiz doğal olarak aynı değil. Bu durum bilim dünyası için de geçerli. Bazı bilim adamlarının tam puan almak (100) için çok küçük puan suiistimallerini görüyoruz. 2 puan için olmayan belge koyulmaya çalışıldığına şahit olduk. Ödül ve rapor belgeleri karşılığında puan almak için Yönetmeliğin delinmeye çalışıldığı biliniyor.
Yani Yönetmelik ile faaliyetlerin puan olarak kısıtlanması, kapsam dışına çıkarılmasının sebebi bana göre bilim insanlarıdır. Bilimsel kongre/sempozyum konusuna başka bir yazıda daha detaylı tekrar ele almayı düşünüyorum. Ancak burada değinmeden geçemeyeceğim bununla ilişkili bir konu var. Son yıllarda Türkiye’de uluslararası kongre/sempozyum patlaması yaşanıyor. Yıllardır devam ettirilen bilimsel toplantıların adına hemen uluslararası/uluslararası katılımlı ibaresi getiriliyor. Bunun sebeplerinden birisi akademik teşvikten yararlanmak. Sözlü sunu yapmış olmak diye mevzuat değiştirilmiş olsa da susitimalciler bunun da çözümünü bulmuşlar.
Evet, insanlarımız kendi kendilerine ceza kesmiş oldular. Örnek alınması gereken kesim puan için puanlarından olmuştur. Çözüm teşvikten vazgeçmek değil, teşviki artırmaktır.
Bunun önlemi işini yapan insanların akıl birliği etmesidir. Türkiye’de her alanda yeterli yetişmiş insan kaynağımız bulunuyor. Yönetmelik, usul ve ilkeleri belirlerken istişare edilmelidir. Sadece birkaç kişinin belirleyeceği düzenlemeler yeterli olmuyor.