Ustanın gazetecilik serüveni 1979 yılında Tercüman Gazetesinde başlamış, Güneş, Posta, Sabah gazetelerinde yöneticilik yapmış. Kısacası babı alinin güçlü kalemi, medyanın sevilen ismi olmuş. Onunla aynı yıla rastlar bu şehre gelişimiz. 1993 yılında Antalya ile tanışır usta. Kendi deyimi ile “aşık oldum” dediği kente yerleşir. Sabah Akdeniz’in yayın koordinatörüdür.
2004-2009 yılları arasında Antalya Büyükşehir belediye Başkanlığı Basın danışmanlığı görevinde iken sık sık görüşme fırsatı ve birlikte paydaşlığımız olan projelerde çalışma fırsatı buldum. Usta da hepimizin öğrendiği en net tavırların başında tevazu vardı. Meslektaşım Şifa Çiçek’in ifadesi ile ‘sıfır ego’ sahibiydi.
Yıllar yılları kovaladı sonrasında yeniden Koza Tv’de mesai paylaşma fırsatımız oldu. Bize öyle bir fırsat sunmuştu ki, o zamanlar Platform olan Sivil Düşünce ailesinin bireyleri ekranda yer bulmuş, kentin sorunlarına çareler arar olmuştuk. Onunla çalışmanın keyfini ve onunla hayatı paylaşmanın farkını sadece yaşayanların bileceği ve anlayacağı bir naiflikle taçlandırıyordu.
Sivil Düşünce ailesinin kurucularından olan Mustafa Zihni Tunca’nın babası hakka yürüdüğünde son görev için o yanımızdaydı. Kadirşinas dost, ağabeyliğini yapıyor, ustamız olarak örnek oluyordu. Onunla zamanı paylaşmak, anı yaşamak güzeldi. Onun vedasıyla bir kez daha fark ettim ki, sevdiklerime yaşarken seni sen olduğun için seviyorum, iyi ki seni tanıdım demekten geri durmayacaktım ve size de bunu tavsiye ediyorum.
Muratpaşa Camii avlusundaki tabutuna bakarken yanı başımda Mustafa Zihni Tunca vardı. Sivil Bakış programında kamera önüne bizleri taşıyan ustamıza veda etmeye tüm ekibimiz gelmişti. Camii avlusunda bulunanları izliyordum. Her kesimden her yaştan meslektaşımız onu ebediyete uğurluyordu. Dillerde Fatihalar, dualar, gönüllerde cennet muştusu ile bir ustaya veda ediyorduk.
Ustanın duruşunu en güzel beraber çalıştığı Antalya Büyükşehir Belediye Başkanı Menderes Türel ifade etti. “Biz dava adamlığını onda gördük. Seçim zaferlerimizde mutluluk gözyaşlarına boğulur, hüzünlü zamanlarda kelimeler boğazına takılır, konuşamazdı. Mekanın cennet olsun, Allah rahmetini esirgemesin Haluk abim” Onun aşık olduğu kentin şehrül emini Türel “abim” diyerek rahmeti rahmana uğurluyordu.
Üç mevlüdün de hepimiz oradaydık. Ailesi ve sevenleriyle ustanın ruhuna Yasinler, Aşrı Şerifler, Fatihalar okuduk. Oradan ayrılırken yağmur da şiddetini arttırıyordu. Merhum nede çok severdi yağmur sesini… Sanki cennet muştusu onu andığımız dualarda yağmurla cevap buluyordu.
Taziye mekânından ayrılıp yağmur altında yürürken, Yahya Kemal Beyatlı’nın şiirinden birkaç mısra mırıldanmıştım sizinle tamamını paylaşıyorum.
Artık demir almak günü gelmişse zamandan,
Meçhule giden bir gemi kalkar bu limandan.
Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;
Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.
Rıhtımda kalanlar bu seyahatten elemli,
Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli.
Biçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!
Hicranlı hayatın ne de son matemidir bu!
Dünyada sevilmiş ve seven nafile bekler;
Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.
Birçok gidenin her biri memnun ki yerinden,
Birçok seneler geçti; dönen yok seferinden.