Not: Toplumu bilgilendirmek adına önemli bir eserden iktibas yapılmıştır.
Tahirü'l-Mevlevî'nin Mevlevîlikteki Konumu
Tahirül-Mevlevî'nin makalemizin konusunu oluşturan Mevlevîlik tarikatı hakkındaki görüşlerinin bir makaleye konu olacak kadar önemli görülme sebebinin iyi anlaşılabilmesi için onun bu tarikat içindeki konumunun bilinmesi gereklidir. Bu sebeple biz, burada onun Mevlevîlik tarikatına nasıl girdiğini ve bu tarikatta hangi konuma geldiğini kısaca belirtmenin faydalı olacağını düşünüyoruz.
Tahirül-Mevlevî, aile çevresi itibariyle Mevlevîlikle iç içe olan bir ortamda büyümüştür. Kendi verdiği bilgilere göre, babaannesi Afife Şefika Hanım, Yenikapı Mevlevî-hânesi Şeyhi Osman Selahuddin Dede Efendi'nin süt kardeşidir. Babasının dedesi ve amcaları da Mevlevî'dir.
Babası Saffet Bey ise, Mesnevî'yi biraz anlayan bir Mevlânâ aşığıdır. Babasının ona çocukluğunda Pend- i Attar'dan bazı beyitler ezberletmesi onu Farsça öğrenmeye ve Mevlevîliğe yöneltmiştir. Böylece Galata Mevlevî-hânesi Şeyhi Esad Dede Efendi'nin Fatih Camii'nde verdiği Mesnevî derslerini takibe başlamıştır .
Hocası Esad Dede Efendi'nin teşviki ile üç dört yıl kadar bu derslere devam ettikten sonra önce Kâri-i Mesnevî (Mesnevî okuyucusu) olmuş 1310/1893 tarihinde ise Mesnevî-hânlık icazeti almıştır . Daha Mevlevî tarikatına girmeden Mesnevî-hân olan Tahirü'l-Mevlevî, hocasının yönlendirmesi ile 1312/17 1894'de Yenikapı Mevlevî-hânesi Şeyhi Celâleddin Dede Efendi'ye inti-sap ederek (el alarak) Mevlevî tarikatına girmiştir .
Tarikata girdikten sonra muhiplikle (seveni olmakla) yetinmeyerek Yenikapı Mevlevî-hânesi'nde 1313/1896 senesinde 1001 günlük Mevlevî çilesine girmiş ve 1316/1898'de başarıyla tamamlayarak Dede unvanını almıştır .
Tahirü'l-Mevlevî, bu tarihten sonra el emeğiyle geçinmek ve vakıf ekmeği yememek düşüncesiyle dergâhtan ayrılmış ve bir yayın evi kurarak geçimini temin etmeye çalışmıştır. Daha sonra memuriyet ve öğretmenlik hayatına dönmüş; bir yandan da özel dersler almaya devam etmiş ve yazılar, şiirler yazmıştır.
Bu arada 1923 senesinde Konya Mevlevî-hanesi şeyhi Abdulhalim Efen- di'den Mesnevî-hân destarı sarma icazeti almıştır. Fatih Ca- mii'nde Mesnevî dersleri veren Karahisarlı Ahmet Efendi'nin 1923 senesinde vefat etmesiyle dostlarının isteğiyle aynı yıl Mes- nevî dersleri vermeye başlamıştır. Onun bu dersleri İstiklal Mahkemelerine sevk edildiği 7 Aralık 1925'e kadar devam etmiştir.